27 Şubat 2009 Cuma

çikolatalı bisküvi

kaplumbağa ailesi pikniğe çıkmaya karar verirler.baba, anne ve yavru kaplumbağa hazırlıklar bitince düşerler yola..bir 30 yıl kadar yürüdükten sonra kafalarına göre bir yer bulup yerleşirler..anne kaplumbağa piknik seğetini boşaltmaya girişir kiii birden feryadı basar..semaveri evde unutmuştur..öyle ya semaversiz pikmik mi olur?kendi aralarında çekişmeye başlarlar..iş kur'aya kalır ve kısa çöp yavru kaplumbağaya çıkaaar..çok mızıklanır çünkü endişelidir..ya o gittikten sonra anne ve baba kaplumbağa daynamayıp yiyecekleri yerlerse..bitirirlerse...endişesini dile getirince anne ve baba kaplumbaga bunun asla olmayacağına söz verirler vee yavru kaplumbağa dönüş yoluna koyulur..
aradan bir 30 yıl daha geçer..baba ve anne bekleyiştedirler..fakat babanın hafiften karnı guruldamaya başlamıştır...kıvrana kıvrana;

-ya hanım şurdan bi lokma bişey versen de yesem diyorum..oğlanın dönmesine daha var.. tarzında bir çalım atar hanımına ama anne bu..hem yavrusu yokken gırtlağından geçmez hem de söz vermiştir...

-olmaz bey!!der.söz verdik çocuga bekliycez...çaresiz gözleri uzaklara dalar babanın..


aradan bir on yıl daha geçer..baba iyiden iyiye acıkmıştır..elini gizlice sepete uzatırken anne kaplumbağa tarafından yakalanır hatta eline bir şaplak yer..

-ben de çok acıktım ama söz verdik yavrumuza.şurda ne kaldı zaten..20 yıla kalmaz burda olur..der anne kaplumbağa..yine çaresiz gözler ufukları gözlemeye başlar..

aradan bir 10 yıl daha geçer..anne ve baba artık açlıktan helak olmak üzeredirler.. bel bel bakan gözlerle son kez ufka sonra da birbirlerine bakarlar..ikisininde gözlerinde aynı ifade vardır
''bi lokmacıktan bişeycik olmaz''

anne usulca sepeti açar bir poğaça çıkarır, iki parçaya böler ,tekini babaya uzatır..tam lokmayı ağızlarına götürecekleri sırada az ilerde duran kayanın ardındaki oğlan basar yaygarayı;

-banane!!! bananeee ben böööle olacağını biliyodum ki zaten!!!!:)))))
kaplumbağa hızıyla ilerleyen üniversite affı süreci nihayet sona erdi...yukarıdaki fıkra da işte bu sürecin bendeki çağrışımıydı..demek ki süreçten ziyade kaplumbağa hızıyla ilerlemesiymiş beni ilgilendiren kısmı:))17 yıl önce evlenmek suretiyle terkettiğim okuluma 17 yıl sonra af dolayısıyla geri dönmeye karar verdim..hatta 17 yıl evvel ''boşver okulu gel evimin kadını ol'' diyen eşim 17 yıl sonra ''bu son şansın bitir okulunu '' deyip elimden tutup beni okula götürdü ve kaydımı yaptırdı..bu kararı vermemde eşimin etkisi vardı evet , ama ondan daha etkili bir başka nedenim vardı ki ,sevgili babam..sınırlı imkanlarıyla beni okutmaya çabalarken karşısına ''baba ben evlenmeye karar verdim!!''diye çıktıgımda okulumu bitirmem konusunda çok ısrar eden ve lakin gençlik sarhoşluguyla sözünü yabana attığım babam...doğrusu hiç pişmanlık duymadım okulu bıraktıgım için ama babamın içinde bir uhde bırakmanın acısı hep vardı yüreğimde..nihayet 17 yıl sonra o uhdeyi bertaraf edebilmek için son şansımı kaçırmak istemedim..bundan 3 ay evvel af için başvurduğumda eve döner dönmez babamı arayıp ''baba bunu sırf senin için yaptım'' dediğimde sesi titremiş,''sizi çok seviyorum yavrum ''demişti..işte şimdi sırf babam için ve tabii anneciğimi de ondan ayrı tutmuyorum , onlar için zor geçecek iki yıla hazırlanıyorum...başım sıkıştıgında ''onlar için'' düşüncesi bana güç verecek inşaAllah..

(abla!!beni izledigini biliyorum..bu müjdeyi onlara sen ver:)))kardeşin pazartesi okuluna başlıyor)

bunlar daha bugün çocukları okuldan almadan az evvel pişirdigim bisküviler..öyle sıkışık bir zamandı ki seçtiğim, çizgi film formatında piştiklerini söyleyebilirim..tarif bir gazete ekinden;

Malzemeler:

70 gr tereyağ(yaklaşık 1/4 paket)

yarım su bardağı krema

2 su bardağı un

yarım su bardağı pudra şekeri

(ben ölçüleri iki katına çıkardım.36 adet tek,18 adet yapışık bisküvim oldu)

içi için:

bir paket bitter çikolata

krema,tereyağ ve pudra şekerini yoğurma kabında karıştırdım

unu ekledim..bu tür hamurlar yoğrulurken el çabuklugu gerektirirmiş diyor usta..elinizin ısısıyla formunu kaybedebilirmiş..bu durumlarda şekil vermeden evvel buzdolabında 20 dak bekletmekte fayda varmış..benim ellerim kışın buzdolabı ısısında oldugu için bekletme gereği duymadım açıkcası:))

hamuru merdane yardımıyla unlamış tezgahta 2 milimetre incelikte açtım.(tarifte bıçak inceliğinde açın diyordu)

bardak yardımıyla kestim:))

üzerine kalem kapağıyla:))daireler yaptım..(çok hijyenik gördüm kendimi:))

önceden 160 derece ısıttıgım fırında 10 dakika pişirdim

onlar soğurken ben çikolatayı benmaride erittim..

eriyen çikolatadan bir yemek kaşıgı alıp bir bisküviye sürdüm ötekini de yapıştırdım...tatmin oldum mu?olmadımmm bazılarının arasına en tepede gördüğünüz gibi badem ezmesi,bazılarının da malum karamelimi sürdüm..onlar resim verecek kadar yaşamadılar maalesef:))

25 Şubat 2009 Çarşamba

karalahana dolması

önceki postta yayınladıgım kıbrıs köftesinin yemekteyiz programıyla ünlendigini öğrenmiş oldum bir kaç arkadaşın yorumuyla..valla ben onu tariflerini severek izledigim hünerlieller arkadaşımdan aldığım için kaynağım o'dur.yoksa adı geçen programı izlemek bir yana adını duyunca kaslarım kasılıyor o derece yanii:)))sadece bir kez , onu da konuklugum esanasında izlemişliğim var ki o anı da bir daha ne hatırlamak ne de hatırlatmak istemiyorum):)))o an yanımda olanların hiçbiri hatta ben bile daha evvel böyle bi yönüm oldugunu bilmiyordum..meğer ne ağzı bozukmuşuuuummm:))
neyse ben anasına bak kızını al kategorisine ikinci eklentimi yapayım..eminim herbiriniz dolma olayını çözmüşsünüzdür.bu nedenle sevgili kızıma ve gelecekte oğlumla evlenme cesaretini gösterecek olan gelinime!! ithafen devam ediyorum;

annemmmm,bebeğiiiiiiiim,evimizin gülüüüüü,benim selvi boylu kızım ve oğlumun karısı!!!! size vasiyetim olarak bu tarifleri bırakıyorum şimdilik..ilerde zengin bi çantacı oldugumda:))vasiyetimi yeniden gözden geçiririm belki ama sen çok heveslenme gelin :))zaten oğlumu aldın !! :)))neyse bunları bilahare (düğünden iki gün sonra:)konuşuruz detaylıca:))

şimdi tarife geçiyorum;

-2 bağ kara lahana yaprağı (tabii o zamana kadar babanız köyden hala bi kova dolusu karalahana yapragını toplayıp getirebilirse siz de benim gibi kovayı görür görmez '' uyy haçan azcıkta bahçede piraksaydun daaaa!!:)))tarzında söylenebilirsiniz..
-750gr kadar kg kıyma (az yağlı yüzlü olsun hıı)
-1 su bardağı pirinç
-1/2 su bardağı pilavlık bulgur
-2 baş soğan (bebeğim sen rondodan geçir soğanı,gelin sen bıçakla doğra!!:)))
-iki yemek kaşığı domates salçası (markayı hala belirlemedim)
-1/2 kaşıgı biber salçası(bunu yazın köydeki kırmızı biberlerden yapacaksınız..off off! onu da öğretirim ben size(görüyorsunuz değil mi bloggerlar , ne çok ihtiyaçları var bana:)))
-tuz,karabiber,kırmızı pul biber,bi çimdik kuru nane,hatta azıcık reyhan..


önce yaprakları kaynayan suda 2,3 dakika tutup yumuşamalarını sağlıyoruz..

yaprakları süzülmeleri için delikli bir kaba alıp ,iç harcımızı da güzelce karıştırdıktan sonra

tencerenin altını hazırlıyoruz..tencereyi ocaga oturtup, iki yemek kaşıgı sıvıyagda 1 yemek kaşıgı domates salçasını şööyle bir iki gezdirip tencerenin altını kapatıyoruz..yaprakların sap kısımlarını atmayıp onları tencerenin dibine seriyoruz.hem dibini tutmaması için hem de babanız sever onları..


gördüğünüz gibi size kolaylık olsun için sarılışını bile resimliyorum..(bi de kaynanaları beğenmezler!:))

iki yandan yaprakları birleştiriyoruz .yukardan aşağıya yuvarlayarak sarıyoruz..

sonuçta elinizde şöyle birşeyin kalması gerekiyor:))

yaprak ya da iç malzemeden biri bittiğinde genellikle işlem sona ermiş demektir... şayet ikisi birden bitmişse mükemmel evhanımısınız demektir:))

sardıgınız yaprakların üzerini önce kalan saplarla ardından da bir yemek tabağıyla kapattıktan sonra iki su bardağı sıcak suyu ekleyip yarım saat civarı pişiriyoruz..



Afiyet olsun:)

21 Şubat 2009 Cumartesi

kıbrıs köftesi

uzun zamandır co_pilotlugumu sürdüren luluyu bezdirince) iş başa düştü.. karıştıra kurcalaya sonunda craftmania'mın çehresini kendi zevkime göre değiştirdim..yalnız itiraf etmeliyim bir ara şablon sayfasındaki bir halta tıklayınca sayfamda belkide günlerce uğraşıp ekledigim bağlantı listelerinden tutun daa ne varsa silip gitti...tıpkı yüregim gibi cıscıplak bi sayfa kaldı elimde)nayırrr!! nolamazzz!!tarzında gidenlerin ardından bakarken arada bilinçsizce sağa sola tıklamayı da ihmal etmemiş olmalıyım ki )) baktım giden sayfa geri dönmüş...yanımda bi kaç kişi olsa ne güzel halay tepilirdi şerefine)))o derece sevinçten uçtum yani..hatta yarın gazeletelere ilan vermeyi düşünüyorum şu anki mutluluk sarhoşluğumla;

itinayla halay tepecek arkadaşlar aranmaktadır!!alanında tecrübeli olmak tercih sebebidir.. gibi mesela)) (neme lazım acemi olur beni teper))

neyse o kadarda korkulacak bişey yokmuş kii)) zaten kaybolmuyomuşki hiçbişeyler..boşuna korkmuşum ..biraz ekşınla bi gecede söktüm olayı işte))isteyen arkadaşlar için de bu tarz çalışmalar yapabilirim.bi haber edin yeter..size anlık kalp krizlerinden tutun da bilimum ekşınlı duyguları tattırabilirim iki tıklamayla..ama sonrasında sayfanızın geri dönüp dönemeyeği konusunda garanti veremiyorum şu an için..çünkü geri gelmesi için ne yaptıgımı hatırlamıyorum))konu üzerinde çalışmalarım (ar- ge) devam edecek..

neyse aslında ben size kıbrıs köftesi yaptıgımı söyleyecektim))tarif sevgili hünerli ellerden aynen alıntılıyorum (görsel anlamda desteklemek için de karıştırma kabımdan tam boyutta bir görsel sunuyorum));

PATATESLİ KÖFTE ( KIBRIS KÖFTESİ )
MALZEMELER: 500 gr. kıyma 3 adet patates 1 adet yumurta 1 adet kuru soğan 2 diş sarımsak Yarım bayat ekmek içi yada 3-4 kaşık galeta unu Kıyılmış maydanoz,
tuz, karabiber, pulbiber
kimyon ve tarçın Kızartmak için sıvıyağ
YAPILIŞI: Patatesleri yıkayıp,soyun. Rendenin ince tarafıyla hızlıca rendeleyin ve iyice suyunu sıkın ( Patatesleri mutlaka rendenin ince tarafıyla rendeleyin. Bu bir püf noktası. Köftenin pişmesi açısından önemli ). Kıymanın içine patatesleri hemen ekleyip, karıştırınki; kararmasınlar. Soğanı rendeleyip, maydanozu kıyın. yumurtayı kırın.Tüm malzemeleri kıymaya ekleyip, iyice yoğurun. Köfte şekli verip, kızgın yağda kızartın ( Köftelerin her iki tarafınıda çatalla delin. Pişmesi ve içini çekmesi daha kolay oluyor ). Kağıt havlu serdiğiniz tabağa köfteleri alıp, biraz dinlendirin. Soğumadan servis tabağına alıp, afiyetle yiyin.


not; bizim evde köftede maydanoz pek ilgi görmediğinden onu bi kalem çizdim..yerine bir çorba kaşığı susam ekledim)) tmm çok farklı kulvarlarda olabilirler maydanoz ve susam ama biz sonuçtan memnun kaldık..
bu arada biriken birsürü ödül(öhüm öhümm)) ve mimim var.hemencik emanetleri yerlerine teslim edip rahatlamalıyım.öncelikle bana 'a lav your blog' ödülünü layık gören sevgili ;
mutfak cini
sevde
embir
ayça
anne peri(yok o mimdi))
ayşe
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.ve ben bu ödülü arkadaş listemde olan olmayan bütüüün bloglara gönderiyorum.çünkü herbinizin sayfalarını gezinmekten büyük keyif alıyorum.
anne perinin şiir mimi var.bu mimi görünce 'o beni prenses peri sanıyooor'' şarkı sözü geldi aklıma)hani kasmadan yazıyorum ya, şiirle de aram iyidir mi sandın aney perim))yok maalesef şiirle hasbihalimiz sepe sepet yumurta sakın beni unutmanın ötesine geçmedi hiç))ruhumda fazla romantizm bulundurmamanın getirisi ve ya götürüsü müdür nedir??
bir de yakınınızdaki kitabın bişeyleri bişeyleri ayy neyleriydi)))neyse ben yakındaki kitabı alıp açıyorum valla ;
sevgili miss çileğin bir süre evvel hediye olarak gönderdigi bag boutique kitabının plaid donna bag kalıpları sayfası açıldı))benden de başkası beklenemezdi zaten))

9 Şubat 2009 Pazartesi

makaron

07-02-2009 tarihi itibariyle blogculukta 3. yılımı doldurup 4. yılıma girmiş bulunmaktayım..blogcuda başlayıp blogspotta süren yazı hayatım süresince çok güzel dostluklara sahip oldum...bitmedi...bir sürü yeni tarife sahip oldum...bitmedi..ama uzatmiyim:))

burada daha az evvel çocuklarla aramızda geçen diyalogu yazmadan geçmek olmaz...

oğlumla yere uzanmış hem oynaşıyor hem de sohbet ediyoruz...kızım odasından bize katılıyor..mevzu kim neyi güzel pişiriyor...

oğlum;

anne!!kete halam (erzincan ketesini hep halamız pişirdigi için onun adı kete haladır:))keteyi çok güzel pişiriyor..

ben;

ee!!

oğlum;

erzincandaki büyük halamın kahvaltıları çok güzel..hep en güzel şeyleri getiriyor bize!!

ben;

eeee!!!

oğlum;

yengem (kendisi alt kat sakinimizdir ve halihazırda sayfamı takibetmektedir:)) zeytinyağlıyı çok güzel yapıyor...

ben;

eeeeeee!!!

oğlum;

hıı bi de babamın pişirdigi sucuklarda meşhur...

ben;

ciyaaaaak!!!

kızım odasından durumu kavramış ,sesleniyor;

anne senin de hep değişik tarifler denemen meşhurrrr!!!

oğlum;

hııı evett!!!

şükürler olsun!!! neredeyse kalbiniz kadar temiz bu sayfada bana hiç yer vermeyeceksiniz sandımdıı yavrularım:)))

( hafta sonu makaronları bi günde höpür höpür yiyip bitirin beni de listenin en sonuna atın!!!nankörlerrrrr:))))

A! aa makaron dedim de hatırıma geldi bu hafta sonu makaron pişirdim)))))

tarif selin çağlayandan..sadece listedeki kakaoyu çıkarıp dövülmüş şamfıstık ekledim..ve ilk denemem oldugu için mutfak terazisi kullanıp, bardak ölçüsü olayına girmedim..selin hanımda bardak karşılıkları mevcut..


malzemeler;

100 gr pudra şekeri

50 gr toz badem

75 gr tozşeker

2 yumurtanın akı

1 yemek kaşığı tepeleme dövülmüş şamfıstık

yumurta aklarını mikserin en yüksek devrinde çırptım.kar beyazı oldular.tepecikler oluştu

şekeri kaşık kaşık ilave ettim ve her kaşık ilavesinden sonra bir dakika kadar çırptım..bir kaşık şeker ,bir karıştır mikser!!!nasılım ama:)))

pudra şekerini,badem tozunu ve şamfıstık tozunu daha da bir toz haline gelinceye kadar robottan geçirdim..ve elemek suretiyle şekerli yumurta aklarına ekleyip

kaşık yardımıyla karışıma yedirdim.

mutfakta modern techizat fukarası oldugumdan:))sıkma torbası yerine bir poşete doldurdum.ki bence çok daha pratik..


bu noktada selin çağlayan hanımla bir fikir ayrılığımız doğdu.kendisi madeni 1 ytl büyüklüğünde sıkmayı önermiş ama o şekilde sıktıklarım çok küçük oldular, ben de kaşıkçı elması büyüklüğünde sıkmayı tercih ettim :)) 3 cm çapında ..
makaronları tepsiye sıktıktan sonra tepsiyi sert bir zemine bir kaç kez vurdum.hava kabarcıklarının pörtledigini gözlemledim..zaten tariflerde bu ayrıntı mevcuttu..
sonra kurumaları daha doğrusu üzerlerinin kabuk bağlaması için 1 saat gözlerden ırak bir köşeye sakladım..bir saatin sonunda daha bir şekle şemaile girmiş ve üst yüzeyleri kabuk bağlamıştı..
önceden ısıttıgım 160 derece(ki benim fırın ısısının normalin üzerinde oldugunu düşündüğümden 170 in üzerine pek çıkmam )10 dakika pişirip aldım...

fırından çıkıp soğuyan makaronların arasına malum karamelimi sürdüm.
bu da tüm tariflerde gördüğüm kadarıyla gelenekselleşmiş ''ısırılmış makaron resmi''..ama benim dişlerim yeterince keskin olmadıgından mıdır nedir,ısırınca parçalandı:))

6 Şubat 2009 Cuma

şamfıstıklı ve karamelli kokostar




bir yarıyıl tatilinin daha sonuna yaklaşırken bakıyorum daa;şimdi biz tatil mi yaptık diyorum kendime..karneye bir hafta kala kızımı dersaneye yazdırdık..yok dbs (düzey belirleme sınavı) (tam üç gün üstüste) ,yok dks (bunun açılımını hatırlamıyorum) sınavı..adları aklıma gelmeyen dizi dizi sınavlar...

o günlerde henüz tatil başlamadıgından benim tempo aynen kuzuyu kurda yedirmeden derenin karşısına geçirme stratejilerindeki gibiydi..
sabah çocukları al okula götür...dön...evde ve dışarda ne işin varsa hallet...öğleden sonra git çocukları al..eve getir...yedir içir...tekrar çocukları al ..dersaneye git..kızı bırak..oğlanı geri getir..oğlanı ödev yapmaya ikna et...o ödev yaparken yanında bişeyler tasarla , kes ,biç ,dik....eyvah kızın dersaneden çıkmasına az kaldı...oğlanı al..birlikte gidip kızı alın..(tabi karanlıkta araba kullanmaya alışık olmadıgımdan ön cama garfiel gibi yapışık bi tip...ben:))oğlan arkada mütemadiyyen bıdı bıdı bıdı..dört akşam üstüste önündeki ''berbere aittir''yazılı tabelayı kaldırıp berber dükkanın önüne parkettiğin gibi bu akşam da parket):) çırak seni gördüğünde yine kafasını iki elinin arasına alıp hay Allahım yine mi sen!!!tarzında baksın... en sevimli halini takınıp elinle ''beş'' yapıp ağzınla dakka!!! deyip oğlanı kaptıgın gibi seyirt dersanenin kapısına...kızı kap...hemen arabaya koş...garfield modunda geri dön..neydi o günler bee:))
sonrasında tatil başladı...okul yok ama dersane oldugu günler kızı al dersaneye götür..eve gel..sonra git dersaneden al eve gel...falan filan ...şikayet etmiyorum.iyi ki var çocuklarım ve onları dünyaya değişmem..
bugün kızı bırakmış dönerken sokakta iki küçük bebesiyle yürüyen anne kılıgında bi canavar gördüm..oğlan 4 yaşlarında kız daha küçük ..ve o yellloz kadın, o bebeleri hiiiç haketmedigine inandıgım cadı kadın küçücük oğlanın kolunu yukarıya doğru çekiştirip ki çocuk yerden yükselip tekrar yere iniyordu ..
beni hiç üzmeyeceksin tmm mı !!yoksa seni burda bırakır giderim!!!(bura dediği ırmak gibi insan sürüsünün aktıgı ümraniye çarşı sokağı ve çocuk ağlıyor)@:
beni kızdırmayacaksın tmm mı!!!
tmm anne..
şimdi kuaföre gidiyoruz eğer beni orda bi üz !! bi üzzzzz!!!diye nasıl bağırıyor çocuga nasıl dişlerinin sıkarak..
çok afedersiniz ''ulan şu iğrenç kadının saçını başını yolimm de kuaföre öle gitsin''dedim içimden ..ama psikopat belli ...paçalarından akıyor ..bulaşılmaz..böyle annelerden nefret ediyorum..sokakta çocugunu iğrenç sesiyle azarlayan ,döven annelerden tiksiniyorum...

şimdi de cici bir anne prototipinin davranışını okuyun:)));
evde oğlanla yalnız kaldıgımız tatil günlerinde oturma odasına bir bez yaydım, o tv izlerken ben de yanında kesip dikmeye çalışırken müthiş zevkli bir çizgi filim keşfettim...jibber and jabber.. konusu iki erkek kardeşin(jibber ve jabber) kız kardeşleri jessica ile geçinememe maceraları.bir de köpekleri var jölebaz (orijinal yazılışını bilmiyorum :))accayip keyifli bir çizgi film , bende bağımlılık yaptı.hergün sabah ve akşam trt çocuk kanalında..çocuklarınızla izleyin ve gülün derim..biz oğlumla sabahın 07 50 sinde henüz açılmamış ses tellerimizle:)) kart kahkahalara boğuluyoruz:)))

cedric ve şişko lui ve tabii luinin babası andyden sonra favorilerimin arasına girdiler..sanırım onları da ötekiler gibi yüzlerce kez izleyip gülebilirim:)))

ve tabii yeni denemeler de yapmadım değil mutfakta..sevgili LULUMUN kendi sevmese de leyya aplasına atıf yaparak yayınladıgı hindistan cevizli KOKOSTARINI mutlaka denenemeliydi..

5 yumurta beyazı
bir su bardağı şeker (1kupa bence fazla geldi)
3 su bardağı hindistan cevizi
5 adet yumurtanın beyazına bir kupa şeker döküldü

kar haline gelinceye kadar çırpıldı

ardından üç su bardağı hindistan cevizi eklenip karıştırıldı

iki kaşık yardımıyla tepsiye dökülüp 170 derecede üzerleri pembeleşene kadar fırınlandı

amaa ele geçen lezzetle tatmin olunmadı ya da önceki posttan hatırladıgınız dulce de leche dürttü...bazılarının aralarına onu sürdüm...tmm görüntü açısından çok içaçıcı olmayabilir bu kurabiyemsi şeyler..ama tadı benim gibi bir hindistan cevizi tutkunu için süpper..hatta akşamında oturmaya gelen bir takım zevat onu hazır alınmış sandılar...
bir dahakinde fırında daha az tutup üzeri pembeleşmeden çıkarmayı düşünüyorum..tamamen görüntü estetigi açısından..


bu ölçülerden 30 adet büyük boy:))koko kalıyor elinizde.bu bana çok derseniz ölçüyü kırpabilirsiniz:))yukarıdaki resim tepsiye kaşıkla döktükten sonra elimde malzemeydi..son anda içine bir yemek kaşıgı dövülmüş şamfıstık kattım.
onları da muffin kalıbında pişirdim...