24 Ocak 2008 Perşembe

ekmek herşeydir,imaj hiçbirşey...



işte ekmeğim..(bir ekmek tarifi ancak bu kadar sabote edilebilinirdi:))

sevgili miss'den misss gibi bir ekmek daha katılmış oldu ekmek tarifleri listeme.itiraf etmeliyim ki bu kız da ağzının tadını biliyor:))


öyküsü var tabii ki ekmeğimin herzamanki gibi ;


evde biberiye yoktu, gittim taa mısır çarşılarından aldım,onu alırken gözüme çarpan sarmısak tozu ve körinin de iyi bir kombinasyon oluşturacağını düşündüğümden onlarıda hemen sıkıştırdım listeme.ondan sonra susam.kekik,un vs evde var.defne yaprağı da var ama nerede? yan komşunun bahçesinde:)) bu akşam kurstan döndüğümde 'biz bu ekmeği yaparız' dedi içses,'yaparız ikigözüm' dedim..


malzemeleri bir bir dizdim masanın üzerine o da ne ?defne yaprağını unutmuşum.hemen mantoyu takarsın sırtına inersin yan bahçeye.ağaç tam yol kenarında.gelip geçen tuhaf tuhaf bakmakta.sırtında kalın manto,başında kocaman bir şapka , çorapsız ayağına taktığı yazlık cırtlak pembe terliklerle :)))kadının teki zavallı ağacın yapraklarını tırtıklamakta:))nasıl bakmasınlar!!tam bir kaçık imajı veriyorum ordan bakınca..ama nasıl derler bilirsiniz:


''ekmek herşeydir , imaj hiçbirşey'':))


neyse işte öyle ya da böyle pişirdim ekmeği .ama o tat varyaaa,inanın hayatımdaki 'en'ler listesine girdi 'briyoş'la birlikte ..yumuşacık,zeytinyağ tadını hissediyorsunuz,içinde baharat dışında o güzelim bitkilerin kokuları ve ekmeğe kattıkları tatları...inanın abartmıyorum aklım başımdan gitti yerken,hatta yesem mi koklasam mı bilemedim..yarın ilk iş (karneleri aldıktan sonra:))yeniden pişirmek olacak..hiç bıkmadan yiyebileceğim bir ekmek bu da .basit üstelik.

benim ekmek missinkinden daha şişman oldu,zaten bende missden daha şişmanım:))bir de hamura sarmısak tozu ve köri kattım.inanın neffis bir kombinasyon oldu.

şimdi missin tarifi ve benim eklemeler var sırada.





TAZE BAHARATLI FOCACCİA

Malzemeler:

1 yemek kaşığı kuru maya
1 su bardağı ılık süt
1 yemek kaşığı şeker
1/2 su bardağı zeytinyağ
1 yumurta sarısı3
su bardağı un + yoğurmak için gerekirse un
1 tatlı kaşığı tuz
Taze kekik, taze defne yaprağı, taze biberiye, susam

Hazırlanışı:
1- Ilık suda mayayı çözüyoruz. köpürmesi için 5-10 dakika bekleyelim. şekeri, unu, tuzu, yağı ekleyip yoğuralım. (unu mutlaka eleyin)
2- Hamuru unlu yüzeye alıp kulak memesi yumşaklığına gelene kadar yoğuralım.. Hafif yağlı bir kabın içine koyup üzerini streçle kapatın. Oda sıcaklığında 1-2 saat mayalanmasını bekleyin. Hamur 2 katına çıkmalı…
3- Hamuru un serpilmiş tezgahın üstüne koyun. merdaneyle 1 parmak kalınlığında açın . Üstünde keskin bıçakla gelişi güzel kesikler, delikler açın. Yağlı kağıda koyun. 30 dakika mayalanmasını bekleyin.
4- Yumurta sarısı ve bir yemek kaşığı suyu karıştırın. Pidenin üstüne sürün. Üstüne istediğiniz şekilde taze baharatları yerleştirin. Susam serpin. 180-190 derece önceden kızmış fırında üstü kızarana kadar pişirin.


Afiyet Olsun.(bak miss 'afiyet olsun'una kadar kopyaladım:)))


benim eklemelerim ; hamura 1 tatlı kaşığı köri ve yarım tatlı kaşığı sarmısak tozu oldu.(iyiki de oldu:)))




dediğim gibi benimkisi missinkine göre oldukça şişko oldu ama içi missler gibi pişmişti ve çok lezizdi.yarın orijinaline sadık bir tane daha pişireceğim inşllh..

ondan sonra da 15 gün yokum buralarda.tatille birlikte zorunlu ikamet değişikliğine gidiyoruz .klon yerelmalarımın yanına:))bol resimle geri döneceğimi umuyorum.sayfamı sevgili copilotum luluma emanet ederken

hepinizi de Allaha emanet ediyorum....

bu arada kurs kurs diye söylenip duruyorum işte bu da alelacele resimlediğim 'eski amed' yeni adıyla 'diyarbakır' minyatürümün geldiği son aşama.bir kaç ayrıntıdan sonra bitmiş olacak.



23 Ocak 2008 Çarşamba

dereden tepeden

bugün sevgili misss in baharatlı ekmeğinden yapmayı planlamıştım.ama sabahtan boğaz ağrısıyla uyanınca ''ı ıh.cixx!bu gün benden birşey olmaz''diye mıymıntı mıymıntı dolaşırken evden birilerinin karşıya geçeceğini duyumsar gibi oldum ve o dakika itibariyle boğaz ağrım sabah yorgunluğum hiçbirşeyim kalmadı:))daha doğrusu onları kafamın öyle bir yerine iteledim kiii sesleri duyulmaz oldu:))hemen şeker kız kendi moduma girdim..alacağım tepkiyi biliyorum ya.
-daha haftasonu ordaydın!!!benim başka işlerim var!!sen şimdi herşeyi mıncıklamaya kalkarsın uğraşamam seninle!!....ilh.....
ne oldu dersiniz?
1 saat sonra eminönü kaldırımlarında ben lay lay lom yürüyordum:)))))va fonda sürekli şu ses:
-çabuk olllllll!!oyalanma!!
kim korkar hain kurttan nasılsa köprüyü geçmişim:))

şu sıralar bende bir baharat merakı başgösterdi ve yanısıra doğal yaşam reçeteleri ilgimi çekmeye başladı.hoç evvelden de ilgiliydim bu konularla ama bu kadar değil...

her yıl bahardan yaz ortalarına kadar beykoza bağlı öğümce köyünde yaşayan nimet çobanın koyunlarının sütünden koyun yoğurdu yapar zevkle yeriz. sair zamanlarda ise her pazar günü evimize yine aynı köyden süt gelmesine rağmen yoğurt yapmak hiç aklıma gelmemişti...taa ki lulumun yoğurtla ilgili bir yazısını okuyuncaya kadar.işte ev yapımı halis muhlis yoğurdum:)



belki hazır yoğurtlar kadar kıvamlı olmadı ama hiçdeğilse nedenini biliyorum.sahibi ineğine hazır süt yeminden daha fazla kuru ot vs yediriyor.oysa hazır yoğurtların nasıl olupta o kadar katı kıvamda kalabildiklerini hiç bilmiyorum.. geçende yoğurt yazısıyla bana ilham veren sevgili luluma çok teşekür ediyorum..bundan böyle evde kendi yaptığım yoğurdu tüketeceğiz:))




biberiyeyi çoğumuz biliriz.ne kadar şifalı bir bitki olduğunu da.hatta geçenlerde tv de duyduğuma göre 17 asırda avrupada biberiye enstitüleri kurulmuş.mucizevi bir bitki olduğu için.bu gün pişirmek istediğim missin baharatlı ekmeğinde malzameler arasındaydı evde olmadığı için onu da alışveriş listeme ekledim.miss tazesini kullanmıştı ben kurusunu bulabildim ama bir planım varrr..çiçek saksılarımın tekine biberiye ekmeyi düşünüyorum.aktar birkaç gün suda bekletip yumuşattıktan sonra rahatlıkla dikebileceğimi ve çok kolay yetişen bir bitki olduğunu söyledi.uçlarından kırpıp salatalara da kullanabilirim...





efendiiiim, geldik vanilinli şekerimize... keklerde ,kurabiyelerde,sütlü tatlılarda vs kullandığımız vanilyanın özü şu gördüğünüz kahverengi çubuğun kokusu... genellikle pudra şekerine yatırılan çubuk zamanla şekere kokusunu veriyor ve bizler paket halinde satılan bu kokulu şekeri alıp kullanıyoruz.tabii başka katkı maddeleri var mıdır bilemem..
hayır efendim ben doğal yoldan elde etmek istiyorum vanilinli şekerimi derseniz benim gibi alın bir vaniyla çubuğunu bir kaç yerinden uzunlamasına kesiler atın yatırın tozşekerinizin içine .arada koklayın istediginiz kokuyu alınca da gelsin kekler,kurabiyelerrr...(bu fikri nereden aldığımı hatırlayamıyorum)


ne alaka derseniz.ben de bilmiyorum:)).eminönü arasokaklarından birindeydi bu çıldırtan görüntü.bunu herkes görmeli diye düşündüm.hadi hep birlikte çıldıralım:))


klon anneleri olduğum yerelmaları...büyüüüük büyükbabalarını belki bundan 10 sene evvel yemiş:)) ve kabuklarını götürüp gömmüştüm.. bu juniorlar geçtiğimiz pazar öğümceden geldiler...sökülmelerinin üzerinden sadece saatler geçmişti.anında tükettiğimizden hiçbir yemeğe konu olamadılar ..ama çok arsız bitki oldukları için geldikleri yerde onlardan bir ordu olduğunu biliyorum...
baharatlı ekmek cumaya kaldı.......aktardan aldığım başka bazı baharatları da ekleyerek cumaya pişireceğim inşllh.

22 Ocak 2008 Salı

bir zeytinyağlı bin fikir



hayatımdabelki de ikinci kez zeytinyağlı yaprak sardım.ilkini de hatırlamıyorum ama opsiyon olarak bıraktım.alengirli işler bana göre değildir sanırdım hep.oysa hiç de öyle değilmiş.burada tijen hanımın bir önceki yazıma yazdığı yoruma atfen diyorum ki evet değişim,dönüşüm güzel şey,hele de rotanız iyiyeyse...

zeytinyağlı sardım o da beni sardı....neler geçti kafamdan bu işi yaparken..annemi anladım belki de ilk defa bu kadar yürekten,sonra her yemeğin bir ruhunun olduğunu kavradım,sonra da daha sık zeytinyağlı yaprak sarmam gerektiğini:))

annemi anladım;

çok iştahlı olduğum ergenlik çağlarımda ki o zamanlar 7o kilo civarlarında dombili bir kızdım:)) okuldan aç bi ilaç eve döndüğümde üzerimde ne varsa savurur derhal mutfağa koşardım.sevdiğim birşeyler pişmişse eğer, sevincimi hesab edin.yok eğer değilse zeytin peynir ekmek yeterdi ve bir de domates eğer mevsimiyse tabii..en çok sevindiğim şey annemin zeytinyağlı dolma pişirmesiydi.eve gelip savrulup , 'anneeee! yemekte ne var ?'dediğimde eğer annem;' yemek balkondaki tencerede' derse anlardım ki zeytinyağlı var soğumak için balkonda...

nasıl yerdim .nasıl.....

o zeytinyağlıyı yerken ,annemin onu sararken neler düşündüğünü hiç hesaba katmamamışım yıllarca.taa ki kendim iki kez anne olana,35imi geçene,iki çocuğun okul yolundan dönüşlerine şahit olana kadar...tıpkı benim gibi aç dönüyorlar onlar da:))ve her dönüşte hoşlarına giden bir yemekle karşılamak istiyorum onları,sevdiklerini yiyince nasıl bir memnuniyet duyacaklarını biliyorum kendimden..

nitekim öyle de oldu.daha arabada sordular;
-' anne yemekte ne var?'
-''sıkı durun.zeytinyağlı yaprak sarmaaaa''dediğimde inanamadılar.
-''yengem mi pişirdi? ''
-''yooo:))'' şeklinde devam eden sohbetimiz evde tencereyi görmeleriyle tatmine dönüştü ve bol bol yediler..(ne kötü anneymişim)

bunun kadar hoşuma giden, yaprakları sararken yıllar evvel yaprak saran annemle birebir aynı şeyleri hisettiğimi anlamamdı.annem de aynısını düşünüyordu bunu yaparken;

''çocuklarım gelecek ve bunu görünce çok mutlu olacaklar'' MUTLU OLACAKLAR...

en basit ifadeyle amaç bu işte...çocuklarımın yerken gözlerinde hatta dudaklarındaki mutluluk benim eski zamanlardaki mutluluğumun tupkısının aynısıydı..benim yüreğimdekiler de annemin tıpkısının aynısı..sanki ben annemdim..çocuklarım da ben..tuhaf ,çok tuhaftı..

henüz pişirmeyi denemediğim birşeyler daha var ve ben bu duygusal kosmosta kesin kendimi kaybederim herhalde onları da pişirirsem:))))

neyse şimdi zeytinyağlı için gerekli malzemeleri sayıp gülünç olmak istemiyorumsa da malzeme listesine kattığım bir kaç şeyi ekleyebilirim sanırım.

bir adet sofra altı örtüsü
bir adet tv (37 ila 107 ekran arası farketmez)

bir adet kumanda

kumandayı değiştirmek için bir adet temiz elbezi(eliniz yağlıyken dokunmamak adına))

bir de başlamadan önce bilimum kişisel ihtiyaçlarınızı mümkün olduğu kadar gidermek..

21 Ocak 2008 Pazartesi

kayseri çemeni


bu ne yaman çelişkidir,acısından inlediğim çemeni yemeye de doyamadım))şimdiye dek yediklerimin ötesinde leziz bir çemen oldu.ve tabii acısından da öte bir acı oldu)).tarifi aldığım sevgili miyatür hocam hem kayserili ve hem de usta bir ahçı olması nedeniyle gözümü kırpmadan ''yaparım ben bunu dedim''.pastırmanın etrafına sürülen çemenin bu olduğunu söyledi kendisi.
dünki çemen yazımı çemenden bağımsız mevzularla yeterince uzattığım için bu gün kısadan tarife geçiyorum;
250 gr acı pul biber (yaklaşık 2 su bardağı)
200 gr tatlı toz biber(yaklaşık 1.5 su bardağı)
2 çorba kaşığı kimyon
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı tuz
15 diş sarmısak (irice olanlarından)
2 ,5 su bardağı su
yarım su bardağı zeytinyağ
1 su bardağı kadar dövülmüş ceviz içi.(arzuya bağlı tarifte olmamasına rağmen ben kattım.iyiki de kattım))


bütün toz baharatları ve pul biberi bir kapta iyice harmanladıktan sonra havanda ezdiğim sarmısakları katıp karıştırmaya devam ettim.ardından suyu yavaaaş yavaaaş döküp her defasında yedirdikten sonra ilave etmeye devam ettim.macunumsu bir kıvama gelince üzerine halis muhlis sızma zeytinyağ ekleyip son kez karıştırdım..tattım...hmmm! bir daha tattım...hmmm! sanırım biraz ceviz hiç fena olmaz diyerekten bir su bardağı cevizi boca ettim içine.şu cesaretime hayran kalmışımdır daima.bre kadın hiç düşünmez misin ,velev ki uymadı))çok defalar başıma ne işler gelmiştir şu gözü karalığım yüzünden ama huy bu hani can çıkmadan çıkmayan şey))
neyseki uydu pek de güzel uydu hem de.bu ölçüden 1 kg lık kavanozdan biraz fazla çemen elde edebilirsiniz.ben ölçülerin yarısını aldım yine de neredeyse 6 aylık çemen ihtiyacımızı karşılayacak kadar elde ettim.

20 Ocak 2008 Pazar

kayserili çemen ve endülüslü zidyar


Adetimdir.okuduğum kitabı eğer sevmişsem döner döner tekrar okurum.bütününü okumadığım zamanlarda da sayfa aralarını karıştırır bahtıma ne çıkacak diye şöyle göz gezdiririm.bu gün elime ahmet baydar'ın ''endülüslü zidyar''ı geçti...


hazır günün bir kısmında baharat kokularına gark olmuşken,hapşıra tıksıra çemenimi yapmışken ve de başka başka diyarlara kısa turlar düzenlemişken(demiştim baharat kokularının beni başka mekanlara taşıdığını dünki yazımda:)).ebdülüslü zidyar cuk oturdu bu ahvale..


ibn_i arabi'nin hayatından kesitler anlatan kitap, aynı zamanda dönemin tarihini,sosyal ve siyasi olaylarını da içine almış.ve tabii can damarı arabi'nin kafasına takılan bir tek soru..ilk gençlik döneminde kafasına takılan sorunun peşinden giden arabi nihayet memleketler hatta kıt'alar gezdikten sonra vefatından az evvel teorisini şekillendirmiş...bu süre zarfında öğrendiği bilgilerle de bildiğimiz muhyiddin ibn-i arabi olmuş. islam ve tasavvuf alimi ibn-i arabi... sorusuna gelince o hepimizi ilgilendiren ama büyük çoğunluğumuzun irdelemek hatırına bile düşmeyen bir mevzu;


kadın erkek ilişkisinin görünen yüzünün ötesinde görünmeyen yüzünü yani batıni manasını aramış arabi,yıllarca,yollarca,alimlerce...


hepimiz biliriz iki cinsin cinsel anlamdaki birlikteliğinin temeli,haz,çoğalma dürtüsü,fiziksel ihtiyaçlar ilh.... kaynaklıdır..peki bunun batıni nedeni nedir?neden cinsler biribirlerini çekerler .. yıllarca kafasını meşgul eden bu sorunun devamına ;neden cinsel ilişki akabinde gusl etmek şartı vardır?sorusu eklidir..


madalyonun öte yüzünü merak eden arabi ;kitabın neredeyse son sayfasında TEORİSİNİ açıklar...

hadi teorisini ondan dinleyelim;





peygamber(sas) 'bana dünyadan 3 şey sevdirildi' dedi;

kadın,güzel koku ve namazı andı..ilkolarak kadını anması ,onun erkeğin parçası olmasındandır..bu nedenle bir erkeğin bir kadına şevk duyması,bütünün kendi parçasına şevk duyması türünden bir şeydir.

meselenin daha açığı şudur;

Allah insana kendi ruhundan kattı.bu nedenle ona değer verip muhabbet etti ve meleklerine de secde ettirdi..şiddetle ona kavuşmayı istemesi kendinden ruh taşıması nedeniyledir.bu ancak onun maddi varlığından sıyrılmasıyla mümkün olur.kadını ise erkekten yarattı..erkek bu nedenle ona kendisine duyduğu şevkle özlem duyar.kadın da birşeyin kendi yurduna duyduğu özlem türünden bir şevkle bağlanır erkeğe..

ilişki işte bu farklılaşmadan ortaya çıktı.kadın erkekten erkek de tanrıdan olduğu için,erkeğin kadına özlemi,Tanrının insana özleminin temsilidir..kadın kendi aslı olan erkeğe nasıl muhabbet duyarsa erkek de kendi aslı olan Rabbine öyle muhabbet duyar.Allah kendi sureti üzre olan erkeği nasıl severse ,erkek de kendi sureti üzre olan kadını öyle sever.zaten sevgi ,ancak varlığı kendisinden olan şeye yöneliktir.

kadına muhabbet duyan erkek ona kavuşmayı diler.bu maddi oluşum içinde de eşlerin birleşmesinden daha mükemmel bir kavuşma türü yoktur.bu mükemmellik erkeğin kadında bulduğu şeyin Tanrıdan başkası olmamasındandır.bu Hakka tanıklığın en yetkinidir.

işte bu nedenle Tanrı kullarının kendisinden başkasıyla kavuşarak en büyük haz ve lezzeti duyduklarını sanmalarını istemez.başkasından kendisine dönsünler diye de boy abdestiyle arınmalarını ister.birliktelik neticesinde kadın ve erkeğin tüm bedenine şehvet yayıldığı için de bedenlerinin tamamını yıkamalarını emreder...

her kim bir kadına ,onda gördüğü hak tanıklığından dolayı muhabbet duyarsa ,bu tanrısal bir sevgidir.her kimde yalnız şehvet yoluyla sevgi duyacak olursa ,bu muhabbetin ilahi olduğunu bilmekten mahrum kalacağı için,onun sevdiği kadın da ruhtan yoksun bir suret olarak kalır...

FUFUSU'L-HİKEM.(hikmetin yüzük taşları adlı kitaptan:)

neyse bu arada ben de çemenimi yaptım bitti ama orta halli bir acı istememize rağmen satının bize verdiği zehir acısı pulbiberler hepimizi yerken 'yandım Allaaaaaah ' diye ünletti:))

aynı mantıkla bakarsak ben de şunu merak ediyorum;

yerken yana yakıla inlediğimiz acıyı neden seviyoruz acaba?bunun arkasında yatan nedir?

bu arada 'sufi tıbbı' adlı kitapta acının bize verdiği acıyı hafifletmenin en iyi yolunun yoğurt yemek olduğunu öğrendim.su değilmişşş:))


yazıyı o kadar uzattım kiii,tarifi gidip mutfaktan alacak mecalim kalmadı :)) onu yarın sıcacık çemenli ekmek kılığında kahvaltı sofrasında resimleyip tarifini de o zaman yazsam?



19 Ocak 2008 Cumartesi

Beni bu mistik kokular mahvetti


bugün ailecek eminönü gezisi yaptık.arada deniz aşırı seyahat ve eminönü krizim gelir..almak istediğim ama en tazesini mısır çarşısı civarında bulabileceğimi düşündüğüm bir kaç baharat(günlerdir kayserili olan minyatür hocamdan aldığım çemen tarifini yapmak için yanıp tutuşuyorum:)).. minik bir fermo ziyareti bunun dışında tezgahlardan sarkan herşeyi mıncıklayıp kurcalamak ,kuru kahveci mehmed efendinin önündeki o mistik kahve kokusunu içimin derinliklerine çekmek falan filan..en büyük zevklerimdendir.
.aynı şey baharatlar için de geçerli tabii... saniyelik zaman diliminde bile olsa hani filmlerde gördüğüm casablanka'nın o karanlık dehlizlere benzeyen ara sokaklarında yürüyüp geliyorum:))ruhuma iyi geliyor..




kakule bile aldım:))o nasıl bir aroma katar öyle, çaya hatta kahveye...




keki sevmem sanırdım.damağıma hitab eden bir keki daha evvel tatmadığımdanmış bu önyargı.
geçende pişirip olduğu gibi kursa götürdüğüm haşhaşlı-limonlu kekten pişirdim yine.demiştim ; neden iki dilim eve ayırmadım.pişmanım. diye ya:))
bu güzel gezinin ardından ne iyi giderdi? sıcacık bir bardak çay veee iki dilim limonlu haşhaşlı kek tabii kiii:))
tarifiniCenk'den den aynen alıııp buraya yapıştırıyorum;
Limonlu Haşhaş Tohumlu Kek

Malzemeler

2 su bardağı un
1 çay kaşığı kabartma tozu
1/4 çay kaşığı tuz
3 çorba kaşığı haşhaş tohumu
125 gr. tereyağı (oda sıcaklığında, yumuşamış)
1 su bardağı şeker
1/2 su bardağı krema
2 çorba kaşığı limon kabuğu rendesi (2 adet limon)
4 yumurta
1/4 su bardağı ayçiçek yağı
2 çorba kaşığı limon suyu
1 çorba kaşığı vanilya özütü (vanilla extract)
2 çorba kaşığı reçel

Yapılışı
Fırınınızı önceden 175 C’de ısıtın. 30×10 cm’lik bir kek kalıbını yağlayın ve unlayın.
Unu, kabartma tozunu ve tuzu geniş bir kaba eleyin. Haşhaş tohumlarını ekleyip karıştırın.
Başka bir karıştırma kabında tereyağını, şekeri, kremayı ve limon kabuğu rendesini iyiçe çırpın.
Teker teker yumurtaları ekleyin ve her ekleyişte tamamen karışmasına dikkat edin.
Ayçiçek yağını, vanilyayı ve limon suyunu ekleyin ve karıştırın.
Unlu karışımı ekleyin ve bir spatula yardımıyla unlar tamamen kaybolana kadar (mümkün olduğunca az) karıştırın.
Fırında 55 dakika pişirin. Kalıptan çıkardığınız kekin tepesine reçelden sürüp soğumaya bırakın.




18 Ocak 2008 Cuma

benim yakışıklı diyet yemeğim))


Bugün mutad cuma toplantımız vardı.ne menüye ve ne de yediklerime hiç mi hiç değinmek istemiyorum.Tamam sofradaki herşeyden yemedim ama bi şeyin hepsini ben yedim desem:))
neyse bütün diyetler cumartesi başlamaz mıydı?o olmazsa pazartesi, o da olmazsa haftanın bütün günlerinin peşine bir ''tesi'' ekleyip yeni başlangıçlar yapabir miyiz acaba:))
hani doktora giden şişman adamın hikayesini hepimiz biliriz;
diyet listesini eline alıp doktorun yüzüne şaşkınlıkla bakar vee
-bunları yemekten evvel mi yoksa sonra mı yiyeceğim ?der yaa.yukardaki tabak ta benim toplantıda yediklerimden sonraki diyet tabağım oldu evde:)
zaten iliğimle düğmem birbirine küsmüşken mükellef masalara konuk olmak akılkarı değildi..
irade irade nereye kadar?
kurbandan ayrılmış söğüş dil yanında soğan halkaları ve maydanoz.tatları bir yana aynı karede bile nasıl da yakışıklı duruyorlar :)
şu sıralar ilgiyle okuduğum ''sufi tıbbı'' adlı kitapta incelmek için bir kaç formüle rastladım.henüz gerekli malzemeyi temin edecek vaktim olmadı ama mutlaka deneyeceğim. birini aynen yazıyorum;
(aşırı iştahı söndürmek için)
1 çay kaşığı kedi otu kökü
1 çay kaşığı hindistan cevizi ağacı tohumu
hazırlama:
her ikisi de ince pudra kıvamına gelinceye kadar öğütülür.
doz ; yemeklerden yarım saat önce 1 fincan su ile 1/6 çay kaşığı karıştırılarak içilir.
diyor kitap.bakcez artık:))

17 Ocak 2008 Perşembe

Korkunç gelişmeler ve çölde tuzlu fıstık diyeti

Evde ve dışarıda genellikle hiphap takılmayı tercih eden ben,bugün kursa giderken’’ hadi az derli toplu giyinelim’’ deyince olanlar oldu.bi baktım ki pantolonumun iliğiyle düğmesi arasındaki mesafe neredeyse Leyla ile mecnun’un aşkına dönmüş.kavuşmak için can atan ve lakin esas kızın ailesi (benim yağ kitlesi) tarfından engellenen iki aşık misali..(metindeki edebi sanatı bulunuz.ve bana da bildiriniz:))tabii eğer varsa..serde yarım bırakılmış bir edebiyat fakültesi var yaa arada depreşir böyle:)
İliği düğmeye kavuşturdum kavuşturmasına daa, cendereye girmiş gibiydim ve ben ,ben olalı böyle havası alınmış konserve kutusu gibi dolaşmaya dayanamamışımdır..insan nefes alınca, onun nereye gittiğini de bilmek istiyor yaww:)
geriye doğru olaylar zincirini takibedince bu durumun nedeni ortaya çıktı tabii;
sen ye brownie’leri, çarşaf böreklerini , tartları , kekleri efendime söyleyeyim brioche’ları hem daha bunlar ara öğünler bi de esas öğünler var.yetmezmiş gibi makarna yap ! ye.ben makarna sevmemki aslında, sırf sadece kendim yaptım diye iki tabak yenir mi?
Şimdi bana bi çölde tuzlu fıstık diyeti lazım.o ilik o düğmeyle aşk tazeleyinceye kadar cezalısın leyya! (cezalıyım içses!!)
Kek! caaanım kek.benim keklerle başım hoş değildir aslında.ama haşhaş deyince akan sular durur.hele de samsun’un sarı sarı, taze çekilmiş haşhaşı...koklarken bile zevkten kafayı bulabilirim.
İşte bu da haşhaş tohumları aşkına ve de cenk beyin tavsiyesi üzerine denediğim kek;




(tarttan bütünlemeye kalınca , kurtarma yazılısı babından:))
Evde tüketilemeyeceğinden endişe ettiğim için onu pişirip elimi bile sürmeden (dilimleyip resimlemek dışında:)minyatür kursundaki arkadaşlara götürdüm .arkadaşların yaş ortalaması benimkinin yarı misli :)) ve çoğuda gurme sayılabilecek damağa sahipler.ilk dilime uzanan ...... hnm kerhen;
-şu dilimin yarısını alayım. deyip ilk ısırıştan sonra kısık sesiyle ;
-Ben şu kalan parçamıda alayımmm..diyerek alıp gitti..onu gören başka bir arkadaş;
-ben de tadayım. deyip bir dilim aldı;bunun içinde krema var!!! derken gözbebeklerinin büyüdüğünü gördüm:))
Gurme gibisin maşllhhh!dedim gülüştük:)

orijinalinden yarım ölçü daha fazla pişirdiğim kekten kala kala ortadaki kırıntıyla sağlam bir dilim kaldı.onu da ............... hnm eşine götürmek üzere ayırdı:))(ne aşklar var beaaa:)).kekle arası olmayan ben bile yemekle kalmayıp bide güzel pişman oldum.insan evde 2 dilim ayırır !gerçekten pamukumsu dokusu,haşhaşların o sevimli çıtırtısı ve kremasıyla bundan sonra yapmaya devam edeceğim cheesecake'ten sonraki tek kek olacak.
hanımlar arasında kulaktan kulağa yayılan kekin lezzeti hakkındaki sohbet bitince sıra tarife geldi.ben çıkarken herkesin paspartusunun bir kenarında ‘’cafefernando.com’’yazılıydı:))

Tarifi için ; BUYRUN...

16 Ocak 2008 Çarşamba

evde makarna faaliyeti

sabah sabah tv nin karşısında vakit öldürürken
-kalk kız !kalk şurdan da işe yarar bir faaliyet yap !!otur otur nereye kadar!!dedi içses

-iyi tamam daa ne yapalım içses. dedim.

düşündük taşındık bugün evde makarna yapalım dedik.(sahi sahi aynı bedende iki kişi olmaya başladık biz bu içsesle:))

uzatmayalım kalktık 250 gr kadar ıspanağı bir bardak kadar suyla haşlamaya bıraktık.ıspanak ne alaka mı?2 nedenimiz vardı.biri ev ıspanaktan yıkılıyordu,ikincisi makarnamız yeşil olsun istemiştik.biz böyle neden niçin diye düşünürken ıspanağımız haşlanmıştı bile.evvela suyunu aldık ardından da ıspanakları süzgeçten geçirerek posalarını aldık.ekmek makinesinin haznesine koyduk.ardından 2 yemek kaşığı sıvıyağı az tuzu ve 3 su bardağı kadar da unumuzu ekledikten sonra yoğur(ttur)maya başladık:))ekmek makinesi şart değil tabii ki evelden makine mi vardı yoğururduk elcağızımızla.
yoğrulan yeşil yeşil hamuru alıp tezgaha yatırdık ve işlem başladı.bezelere ayırdığımız hamurun altını üstünü unlaya unlaya açtık.bu arada hamuru da az daha sertleştirmiş oldu ki bu gerekli birşeydi.( ciddi ciddi iki kişiymişiz kaptırmış gidiyorum...sen git yat içses!ben devam ederim:))
bezelere ayırdığım hamuru bayağı bayağı açtım :))hamur açma özürlü biri olarak işi oldukça ilerletmişim.o kadar hoşuma gitti ki 10 tane daha olsa da açsam dedim o derece yanii.(Nino haberin olsun yakında su böreği işine giriyorum:))
açıp aralarını unlayarak üst üste istifldiğim hamuru bıçak yardımıyla (ilk defa rulete işim düştü o da bende yok) 1 cm kalınlıkta şeritler halinde kestim.yok efendim ben ince bir bayanım şeritlerimi de ince ince kesmek isterim derseniz buyrun ama o şeritleri biribirinden ayırırken beni hatırlayacaksınız.''dediydi'' diyeceksiniz.(ahanda buraya yazıyorum:))
şeritleri ki artık fettucine şeklini almışlardı..teeek teeek ayırdıktan sonra gazete kağıdı üzerinde hafif kurumaya bıraktım


(sanki ordu doyuracam.kim dedi bu kadar yap diyeyse artık:))
bir saat kadar kurumaya bıraktıktan sonra (nasıl zor geçti o bir saat anlatamam)unlarını silkeyerek ,kaynayan, az sıvıyağ ve tuz katılmış suda haşladım.



süzdümmm;


vee tereyağla bir iki çevirdimmm.

servis önerisi yok.zaten bende tencereden yedimmm:))

15 Ocak 2008 Salı

sabah sabah kek'i

sabah sabah piyangodan pasta çıktı bize. sanki ben pastacıyım.töbe töbee!!!hem çekiliş yaparlar.git hediye al anne!!tmm alırsın.evde unutur götürmez zamanında.örtmen ceza olarak pasta getireceksin der.yine anneeeeeeaaa!!!

gece gece pandispanyasını yapıp bıraktım fırında.sabah yarı gözüm kapalı şeftali suyuyla ıslattım.ne alakaysa:))bişeyler çırpıp sürdüm arasına sanırsam beyaz creme ole miydi neydi.bi de fındık fıstık çikolata parçaları koydum.kapattım kapağını .üstünü de sütle ıslattım maksat 'ben'lik olsun:)bir de hazır çikolata sosunu gezdirdim miydiii.tmm dır.hazır mamullerle pasta yapmasını çok da sevmiyorum .hafif naylonumsu oldu ama sabahın ilk ışıklarıyla kalkıp yapınca ancak bu kadar olurdu:))
pandispanyasını da nasılsa çocuklara gidecek diye yağlı yüzlü yaptım.hoplar zıplar eritirler:))

pandispanya tarifi;
4 iri yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı ve iki yemek kaşığı un
3 çorba kaşığı kakao
1 pk vanilya
6 çorba kaşığı yoğurt
1/2 su bardağı sıvı yağ

bildiğimiz usul ; şeker yumurta çırpıldı , ardından sıvı malzemeler,onların ardından da katı malzemeler süzgeçle elenerek karışıma yedirildi..yağlı kağıtla kaplanmış kalıpta ,170 derecede, yarım saat civarı pişti..
özlü bir kek oldu bu,yağ ve yoğurt nedeniyle bildiğimiz o süngerimsi doku değil.ama ben şahsen böylesine özlü dokuyu daha çok seviyorum.
tarif aldığım linki eklemeyi unutmuşum.özürle birlikte bağlıyorum;
BURADA pek çok pandispanya seçeneği var.değişiklik isteyenler uğrayabilirler.

14 Ocak 2008 Pazartesi

çeşnili beyaz peynir




sanırım bundan 2 yıl kadar evvel bir yemek sitesi mi deseem, kitabı mıı tam olarak hatırlayamıyorum;işte öyle biyerlerde görmüştüm bu çeşnili beyaz peyniri.sık sık nöbet değiştiren tatlı ve tuzlu krizlerimde ani değişikliğe hazır olmak babından nihayet iki yıl sonra hazırladım..neden daha evvel denememişim ki?muhteşem bir tat.
miktar tamamen size bağlı spesifik çalışabilirsiniz )
beyaz peynir
halis muhlis zeytinyağ
kekik
dereotu
karabiber
pul biler
bir kaç zeytin bile olabilir(hemen gidip atıyorum))

Güveç Tart:)



Aslında yayınlamakla yayınlamamak arasında gidip geldiğim tart.en nihayetinde ben usta değilim ki yaww!!diyerek çıktım işin içinden.hem ayrıca ben 'görsel' değil 'dokunsal'ım.tmm tmm Cenk Amca bu konuda çok iyi, ben vasatım:))tamam kötüyüm:)))
Tartın resmini cafefernado'da gördüğümde vurulmuştum ona.hamurdan hoş bir çanak içine doldurulmuş ve de dondurulmuş çikolata...üzeri ahududu ,şamfıstık vs süslü..henüz nişanlı kızlar gibim:))benimkisi de toprak güveçte türlü oldu:)))))ya da kokoş:)))

kıskanıyor muyum??hayıııııııııııııııır!!!

niye yeaaaa yaban mersini bile koydum üzerinee!!ayrıca riva deresinde millet sadabada çıkarken benim ciyak ciyakkk toplayıp dondurduğum böğürtlenlerden,ayrıca hindistan cevizi ki , orada hiç olmamalıydılar veaa şamfıstıklar...(abartı benim işim:))

kıskanıyor muymuşum?eveeeeet:)))

ama sevindiğim gelişmeler de olmadı değil.mesela ilk kez başarılı ve gerçekten çok leziz bir tart hamuru çıkardım.ehh artık cafefernando'da TartÜzerine neredeyse doktora tezi niteliğindeki çalışmayı okuyup beceremeseydim,şahsım adına şahsımı ne yapardım bilemiyorum.hatta tariflerin genleriyle oynamayı çok seven ben, okuduğum herşeyi harfiyyen uyguladım hamur mevzuunda.fasulyesine kadar:))bizim çikolata cini mutfağa girip fırında fasulyeleri görünce dehşetle;

''annee!sen yine neler karıştırıyorsun??fırında fasulye!pehhh!!'

o sırada elindeki kitaba konsantre olmuş ben;

''annecim o kek o''deyiverdim dalgınlıkla.bizimkisinin kayışı koptu tabii

''neee! fasulyeli kek miii?hade beaaah!!''

amaaaaan! tart mart deyip durumu kurtarmaya çalıştımsa da ı ıh.kozları bir kez daha kaptırmış oldum. hoşş ne zaman bendeydiler ki):)

neyse siz de fasulye ne iştir derseniz buyrun cafefernando'da tart üzerine şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı (en azından benim rastladığım en kapsamlı) çalışmayı OKUYUN.(orijinalinde nohut vardı tabii,ben evde kalmadığı için fasulyeli yaptım))

bu arada dolgu malzemesine gelince ki mühim olan hamurdu benim için ;

bir pk kakaolu creme ole'yi 2 su bardağı sütle çırpıp,içerisine benmari de erittiğim 100 gr kadar bitter çikolatayı yine çırparak karıştırdım.tartın içine yaydım.üzerinide yaban mersini,böğürtlen,hindistan cevizi ve şamfıstıkla süsle(yeme)meye çalıştım.
(bu arada en kestirme zamanda bir ,yok yok bir kaç ,tart kalıbı almalıyım:)

13 Ocak 2008 Pazar

küçük şahsi mutluluklarım


Geçen hafta bol bol özgüvenimi pekiştirdim;çikolatalı browni,ardından brioche ,veee asla demeye bile yaltenmediğim çarşafböreği. Tamam NİNO kadar başarılı görüntüler elde etmedim ama tadı özlediğim birşeydi.

yine geçen hafta içinde sair zamanlara göre daha fazla dışarıdaydım ve poşetimde küçük mutluluklarla eve geri döndüm.

ümraniye'deki küçük bir işimi halletmek için çıktığımda uğradığım kumaşçıda görüp bayıldığım ikea kumaşları...sen, sen ,sen , bir adım öne!!! şunlardan birer metre istiyorum:))birer metre çünkü enleri yeterince büyüktü zaten.

yabancı hobi sayfalarını gezinirken görüp hoşlandığım görüntüler vardır.evin annesi çalışma odasındaki dolabın içinde özenle katlanmış birsürü kumaşı üstüste pozlamıştır.ben de onlara özendim sanırsam.arkamdaki dolabın bir bölümü böyle sevdiğim kumaşlara ayrıldı.bakıp bakıp hayal kuruyorum arada:))bunları da sırf sadece beğendiğim için aldım,henüz herhangi bir faaliyete konu olamadılar.

kumaşların yanındaki kırmızı çanaklar da o günün anısı.doğal olarak şu sıralar mutfağımda esas oğlanla esas kız şeklinde arz-ı endam eyliyorlar.nereye kadar bilinmez:)bu arada kırmızıyı nasıl ve ne zaman sevmeye başladım onu da bilmiyorum.





kitaplar....evimizde internet olmadığı dönemlerde en iyi dostlarımdılar.bilgiye parmağımı yalayıp sayfa çevirmeden ulaşmak kolayıma gideli eskisi kadar okuyamasam da, mazi kalbimde yaradır misali gördüğüm yerde saygıyla temaşa ettiğim kitaplar.dün ''hep saygı hep saygı olumuyo,al da iki satır oku bari arada'' dedi iç sesim.''tmm'' içses dedim aldım bu iki kitabı.dün gece okumaya başladığımda daha ilk sayfaların birinde içime işleyen bir cümle okudum.''iyi ki almışım bu kitabı'' dedim.

yazar Abdulhamit Han'ı anlatırken onun için;

''sadaktaki son oktun

kuğudaki son çığlık

kuyudaki son hu

son şarkı

belki....ama yanık olduğun kesin...''

ifadelerini kullanmış.ne kadar derinden etkilendim.sayfalarca yazabilirim bende bıraktığı etkiyi ...belki daha sonra inşllh.

ikinci kitap sufi tıbbı;

değişik konuları ele alan yazar(şeyh ebu abdullah muinüddin çişti)daha sonra bunları karşılaştırıp koordine ederek konuyu tek bir temele,tam bir fiziksel ve zihni sıhhat hali ve ya ruhun temizliği anlamında,sağlığa oturtuyor...(kitaptan yürüttüm tabii ben o kadar komplike cümleler kuramam:))

hemen arkalarında bulunan kitap ise 'a guide to edirne' adında.edirnenin tarihine bir bakış ve aynı zamanda içinde güzel 'minyatürler' var.beni bağlayan da buydu:)
eveeet çantamıza gelecek olursak;elime geçtiği ilk iki gün tıpkı çocukluğumun bayram havası esti içimde.nereye koyacağımı bilemedim.evin neresinde gitsem peşimden sürükledim zavallıyı.neden bu kadar özeldi;çünkü onu ben yaptımmm, arkadaşım astarını dikti..artık kış mış demem yazlık çantamı takar gezerim bi süre:))

bu arada buzdolabında tarifini cafefernando'dan aldığım tart hamuru dinlenmekte.bir saat dolunca onu çıkarıp ilk tart denememi gerçekleştireceğim.(ilk derken başarılı ilk'i kasedediyorum tabii:))

11 Ocak 2008 Cuma

Ayoll çarşaf böreği de yapar mışım))


Dün gece NİNO'NUN sayfasında 4. kez çarşaf böreği görünce.tmm. dedim yeterse yeterrr!!bende yapacam!!hazır yarın cumayken,hazır biyerlere bişeyler yapıp götürmem gerekiyorken,çarşaf böreği prim yapar.ben de popülaritemi muhafaza etmiş olurum:))bayılıyorum şakşaklanmaya sonra da zeplin gibi şişinmeyeee napimmm:)


sabah heyecanla kalktım.küçücük bir plan bile insanı nasıl da hayata bağlıyor.şaşıyorum...bu arada bişeyi farkettim.(hep en son ben farkederim:))yemek bloglarını keşfedeli artık hiçbir şey zor gelmiyor.diyelim ki bu çarşaf böreğini tv de ........ usta yapmış olsaydı,yahut,herhangi bir yemek kitabında görmüş olsaydım;



-ı ıh!cixx!ben hayatta yapamam! aşar beni bu aşar!!der geçerdim.ama şimdi nino'nun sayfasında görüyor olmak bana güven veriyor.tabii bir ayda 4 kez görmüş olmakta ayrı bir güven veriyor:))...demeki ki neymiş;




yemek programları ve kitapları out!!!yemek blogları inn!!

en azından benim içinnn!!

kafiyemi seveyimmm:)acaba şiir olayınada mı el atsam ??:))

yemek ve pasta kültürüm yemek bloglarını keşfedeli daha bir zenginleşti açıkcası.emeği olan herkese tşk ediyorum.


heyecanla başladığım çarşaf böreğine ilk tepki eşimden geldi doğal olarak;


-fazla heyecanlanma istersen.şarampole yuvarlanma riskini de gözardı etme..

kendisi kamyon şoförüdür deee (dermişimm:))

cevabım sadece;

-hıh!!!oldu:))


malzemeleri ayarlayıp kendimi mutfaga kapattım.bir saat sonra işte bu çıktı ortaya.nino'yu da cenk amcadan sonra fahri teyzemiz ilan ettim.(nino bakk bazı yufkaları o kadar ince açtım kiii alttaki bez aynen görünüyo neredeyse:)))dimi???bu arada bütün zamanların en fahri kardeşi Lulumu da anmadan geçemeyceğim.


canı çekenler ;hiiiç korkmayınız efem.ben yaptıysam herkeşler yapar..



bu arada link vermeyi unutmuşum,hemen bağlıyorum:))
Ninonun çarşaf böreği :)


*********
yaklaşık 5 saat sonra;
saat 17.23 itibariyle misafirlik sona erdi.zeplin gibi uçarak döndüm eve herkesler bayıldılar böreğe. aldığım bir yoruma göre nino'nun yeni adı çarşaf böreği severler tarafından çarşaf nino konmuş..bence uyar:))..

10 Ocak 2008 Perşembe

künefeli sobee)


kurstan geldim.yorgunum.heyecandan.sırf sadece heyecandan....
sevdiğim faaliyetleri yaparken o kadar büyük heyecan duyuyorum ki,iş bittiğinde bütün enerjimi sırf heyecanımla tükettiğimi hissediyorum.verin yiyeyim,örtün yatayım.vurun öleyim :))modundayım şu an. yine de yogun morgun yapıp yediğim künefe akıllara durgunluk verecek derecede güzeldi.(tmm abartmış olabilirim ,ama gerçekten delirtiyor beni bu tat))
valla ben link özürlüyüm tarif için anca bu kadar verebiliyorum;
bir aralık pc ye oturup ,,heyecanla biri beni sobelesiiin!!!çığlıklarımın üzerine sevgili lulumun acıyıp sobelediği sobenin :))(bu ne demek şimdi?ben de bilmiyorum!bırakın dağınık kalsın ,bi ara düzeltirim:)cevaplarını yazim dedim,künefe de kapak oldu))uzatmiyim sorulara geçiyorum;



*Yemek olsam ne yemegi olurdum?



el_cevap;



hmmm.eeeee.ööööö.hiç düşünmemiştim daha evvel.ama sanırım benden olsa olsa pilav üstü döner yanında patates kızartması amerikan salata ve ayran olur!!(işte ben böyle komplike bişeyim:)))



*Müzik aleti olsam ne olurdum?


el_cevap;



orkestra!!!yanında korosu da bedava!!(işte ben böyle gürültücü bişeyim:))






*Araba olsam ne olurdum?
el_cevap;
öncelikle benimki olmayı hiç istemezdim:))ama bir mini cooper olabilirdim.(yani olmak isterdim!!yani bir mini cooperim olsun isterdim ayolll:))acaba bu msjın yerine ulaşma şansı nedir?:))






*Aylardan hangisi olurdum?





el_cevap;


kasımmm.tabii ki kasım.hatta 26 kasımm:))





*Ayakkabı olsam hangisi olurdum?
el_cevap;


tabii ki çizmelerimin yerinde olmak isterdim.çünkü sahibi tarafından bu kadar çok sevilen başka bir çift pabuç tanımıyorum:))(insan bi tozunu alır resimlemeden evvel)



*Kıyafet olsam ne olurdum?

el_cevap;


36 beden düşük bel pantolon!!!masal bu yaaa:)))





*Renk olsam ne olurdum?

el cevap;


beyaz olamayacak kadar pasaklıyım,siyah olamayacak kadar dışadönüğüm,kırmızı olamayak kadar iddiasızım,hmmm nasıl derler bilirsiniz;


biraz kül biraz duman ,işte o benim:))



*Hayvan olsam ne olurdum?



el_cevap;


valla bizim tavşanın yerinde olmak isterdim.çünkü benim kız onu benden daha çok seviyor:))hatta evde herkes onu benden daha çok seviyor.ben de tavşan yahnisini çok seviyorum:)))




okuduğum kitabın 187. sayfası;


yok.şu sıralar genellikle 16 sayfayı geçmeyen kitaplar okuyorum.


ali topu at


ela ete nane kat


lale kitabı damlaya ilet


koş kaya koş


ilh....(kaynak,damla ilkokuma dizisi)


8 Ocak 2008 Salı

itinayla ebeleriniz sobelenir!


bizim evde bana en çok çeken şahsiyettt..ne güldüğü bellidir ne ağladığı.anında mod değiştirebilir,annesinin oğlu..her akşam belirli saat aralığında aklımın fikrimin devre dışı kalmasına neden olsa da onu seviyorum.beni çoğu zaman ilk beş dakikadan sonra sadece bla!bla!bla!!!şeklinde algılıyor olsa da onu seviyorum.''anneee!!okuldaki çocuklar ......... kelimesini söylüyorlar'' derken aslında kötü kelime talimi yaptığını bilsem de onu seviyorum))

dün akşam yine ödev yüzünden bla bla blaa hatta ciyaaaak!!olduğum,sinirlerimin oktan fırlamaya hazır yay gibi gerildiği bir an;

_oğluum.bitir şu ödevi.bak gerginliğim had safhadaaaa!bitir artık şunuuu...gırrrrrr!!

_anneee!bil bakalım ben şu an hangi satırdayım?

_umuyorum ki en sonuncudasındır!

_hiç umar etme !!!!(umma).daha üç satırım var!!!

o an benim koptuğum andı işte...
küçükken babasını ne iş yaptığını sormaya çalıştığı an da unutulmazlar arasındadır.
_anne.benim babam astronot mu ?yani ne satıyoo?
onun tuhaf kelimelerini ve cümlelerini yazdığım bir defterim var.büyüyünce ona hediye etmeyi düşünüyorum.keşke benim de olsaydı böyle bi defterim.ne iyi olurdu arada gam kasavet dağıtma açısından.
geçende aycaka uğramıştım.bir ebe sobe olayı vardı.yorumda demiştim ben seve seve ebe sobe oynarım.zaten kimse beni ebelemiyo sobelemiyo((hatta itinayla bütün sobeleriniz ebelenir bölümü açacaktım))
işte kendim ebeledim kendim sobeledim.komik resmimi de koydum yukarısınaaaaa.

birohhhş mu ohşşş!!


dünden buyana briohhş derdiyle bir hoşum.kimilerine göre ''amaaan!altı üstü bir ekmek'' olabilir ,ama kimileri için hiç de öyle değil işte..hayatın her dakikasını doğru anlamak,değerlendirmek ve de geri gelmeyecek olanı mimlemek gibi bir duygu bu.geriye dönüp baktığında aradığını bulabilmek için yerleştirdiğin işaret taşı..yaşadığın herneyse onu yüceltmek..filan falan işte.neyse nerden geldim buralara .uykusuzluk adama felsefe yaptırırmış(yaz bunu bi yere leyya.tmm içses!:))gece 00.00 sularında son bir kez yoğurup havasını aldığım brioche hamurunu sabah çocuklara yetiştirebilmek için saatimi 04.00 e kurdum. iki saat oda ısısında mayalanma,hadi yaarım saatte benden olsun çünkü hem kış hem de gece .iyi yatalım leyya!tmm içses!saat 04.00 zırnnnn!zırnnnn!

-kalk leyya.

-tmm içses!(ne kadar da usluyum.içsesimi hiiiç üzmüyorum:))köstebek gibi tutuna tutuna mutfağa gidiyorum hamuru alıp başucuma getiriyorum:)))şifonyerin üzerine bırakıp saati 06.30 a ayarlayıp yine uyuyorum.A!aaa!uyuyamıyorummm.çünkü aniden bi endişe hali hasıl oluyor bende.içsesim(çok afedersiniz biraz amiyane tabir kulanmak durumundayım) ;

-''ulaaaaa!!!ya bu hamur bişeye benzemezseee!yeaa hiç bunu düşünmedin leyya efendi!!dünden beri yumurta bekleyen tavuklar gibi bağırıp duruyosun .ya olmazsa .hı!hı!hııı.evdeki bacak kadar çocuğa bile rezil olacaksın.''

-''kolayy.zabah köşedeki fırına sipariş veririm.ben yaptım diye yayınlarım''

-''eyy etikk nerdesinnn!!''

-''off yaaa içses!!seni bana paraylamı verdiler.git başımdan!''

-''cixx!gitmemmmm''

-''iyi sen bekle başında, hamura sahip çık ben az uyiyim''sonunda az bi kapamışım gözümü.yine zırnnnn! zırnnnn!'

-'kalk leyya''.

-''tmm içses,herşey yolundamı?''.

-''elinin körü'':))

evet herşey yolunda gayet güzel kabarmışlar(bkz.şekil 1-a)hemen fırını ayarlıyorum 180 dereceye ,yumurtasını sürüp dooooru fırınaa.biraz da orda mayalanırsınız canlarım:)).bu arada çocuklar uyanır filan falan.herzamanki banyo,tarak,havlu,kavgaları.

-''heyy!rahat durun zaten ajda pekkan gibiyim bu sabah!!

bu sırada fırından hoş kokular yükselmeye başlıyor,unutuyorum gerginliğimi..bütün aile kahvaltı sofrasındayız az sonra.buyruuun missler gibim sıcacık briyoşlarınızzz!!!

-ekmek yok mu???

-yok anam!ekmek yok briyoşş yeyin!!(fransa kraliçesimiyim neyimm:))).fırından ilk çıktıklarında yoğun bir maya kokusu almıştım eyvaaah!demiştim.ekmekte yok hakikaten, şimdi bunlar ekmeği bırakıp beni yerlerr!!ama soğudukça maya kokusu buharlaştı.herkesin sevdiği bir tat oldu..eşim;

-''bu ekmekten çok pastaya benziyor''deyince.marie antoinette'in meşhur lafı geldi hatırıma:)) amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok...senin gibi düşünen bir de marie varmış:))dedim.(iç sesimle tabii:)).neyse ben sabahları kahvaltıyı sadece hazırlarım,yeme işini biraz ötelerim.içten içe bir merak duysam da ,bugün de geleneği bozmadım.çocukları okula bırakıp döndükten sonra şöööyle bi başıma sessiz sedasız tadını çıkarmak istedim.tabii ist. trafiğinde bu isteği adamın boğazına dizerler.. işi büyüttüm ,artık belediye otobüs şoförleriyle kavga ediyorum ,küçük arabalar kesmiyor:)) adam camdan bağırmaya başladı ben '' ne kızıyosun emmi yeaa!!evde briyoşlar beni bekliyooo!!''diyemedim tabii..biraz cüsseliydi dee:))deeermişim.öyle böyle eve döndüğümde tabağımı hazırladım vee sıcacık çay eşliğinde briyohhhşumla murada erdik.ben tuzluları tercih ettim.bu arada biri bana hamuru adam gibi yuvarlamayı öğretsinn .noluuur..

şekil ve resim olarak ne missin ne de cafefernandonun yerini tutamaz biliyorum amaaa ben amatörüm zaten kiii:))mutfak kültürüme kültür kattıkları için her ikisine de bol bol teşekkürlerimi sunuyorum.sağol misss.sağol cenk amca...
tarif için iki seçenek var ikisine de bağlıyorum;


MİSS veCENKAMCA :)

7 Ocak 2008 Pazartesi

yarın brioche günü


yarın brioche günü.çoktandır MİSS' den onun da CafeFernando'dan bize ulaştırdığı bu göze çok hoş gelen ekmek tarifini denemek istiyordum.kısmet böyle denk geldi..fahri cenk amcamızdan iki tarif ardarda geldi.. şimdilik sadece hamuru yoğurma ve kabarınca tepesine tepesine indirip yerine oturtma aşamasındayım..inatçı çıktı hala kabarıyor))yarına kadar ara ara havasını almaya devam edeceğim.fahri cenk amcamız, ondan daa sevgili missimiz öyle rivayet etmişler.
hoç bir evvelki çikolatalı brownie tarifim hiç de ummadığım yorumlara neden oldu.ben höpür höpür pişirip yerken vee üzerine de takdir dolu yorumlarla daha da şişinmeyi beklerken :)) arkadaşlarım genelde gözyaşı ve sitem esintisi taşıyan yorumlarla beni ''hönk''filan ettiler:)) biri rejimdeymiş içi gitmişşş.ötükü elma şekeriymişş,şekerleniyomuşşş.yorumun son kısmı bitirdi beni. hadehadehadeeeeeee ben mutfağa gidiyorum :))demiş elmaşekeri.
bilhassa biri var kii; sanal intiharıma neden olacaktı:):)bilogumu yoketmekle tehdit ediliyordu!!vayy efendim, nasıl onsuz yemişim dee.. vay efendim ,niye onu çağırmamışım daaa..bunu o na nası nası yapmışım daaa..sırtından vurmuşum daaa......tahmin ettiğiniz gibi bu şahıs benim copilotum,çikolata delisi LULUM .neyse ki sonunda bende kalan bi dilim brownie ile onda kalan bi buçuk dilim tahinli keki değiş tokuş etmek suretiyle zavallı sayfamı kurtardım:))ölçü nasıl ama bire bir buçuk.yine ben kardayım:)))(yoksa değil miyim???)



neyse çok uzatıyorum yazarken farkındayım ama ben bi yayım...yaylar dinlemesini hiç bilmez,hep konuşan taraf olmak isterler.(burası da bunun için çok ideal:)).ayrıca bu aralar hep yemek yazıyorum .aslında amacım bi yemek sayfası değildi.dereden tepeden demiştim başlarda.hadi ikide yokuş tırmanalım bari diyerek minyatür çalışmamın geldiği son aşamayı da ekliyorum..daha önümde everest kadar yüksek tırmanışlar sözkonusu .boyaların bazılarını bir kat daha sürmek gibiii,rapidoyla kontür çekmek gibii,0 numara yavru kediciklerin kılından mamul fırçalarla yine kontür çekmek gibii,boyanmış evlere hafif tonlamalar yapmak gibi gibi gibi gibi gibi..sanırım nine olmuş olurum bittiğinde(çok değil hesaplarıma göre 10 yıl sonra)). titreyen ellerimle eklerim artık:))(bu arada kontör mü, kontür mü karar veremedim.gogıl amcaya sordum onun da kafası karışıkmış bu konuda.bilen varsa düzeltsin beni olur mu?:)
esas oğlanımız brioche'miz yarın gelecek inşAllah.ben de sabırsızlıkla olup bitecekleri bekliyorum.bakalım artık ya nasip..

6 Ocak 2008 Pazar

ölümüne çikolata krizi ve cenk amcanın brownie'si



Ne zaman ölümüne çikolata krizim tutsa ilk baktığım yer CAFEFERNANDO (kusura bakmayın Lulum yok, anca bu kadar link ekleyebiliyorum, Ben geldim ve yazıya el attım efendim:)) ))..çoğu zaman bakarken bile kabaran iştahımı susturmaya yeten resimler bu kez beni harekete sevketti.bir nutella kavanozunu her şekle sokan ,her tatlıya kapak yapan cenk bey çikolatanın dilinden iyi anlıyor doğrusu:))
geceden beri çikolatalı hemde ölümüne çikolatalı bir tat isteyen canımın içsesi ancak şu saatlerde vuslata ermek üzere dolaptaki brownie’nin soğumasını bekliyor..ama bi sorun var; mutfağa gitmeye korkuyorum,çünkü dolabın yanında bütün zamanların en çikolatacı kızı, simbatın lambadaki cini gibi iki elini göğsünde birleştirmiş nöbet tutmakta:))

_olmadı mııı?daha olmadı mııı?hala olmadı mııı??
_ayyyy!nedir bu senden çektiğim yaww.çikolataları eritirken karşımda gözleri büyüyen bendim demi?
Brownie yapmak üzere malzemeleri hazırlarken bayramdan artakalan çikolataları kullanmak istedim.bunun için de bizim çikolata cininin deposuna başvurdum.o andan itibaren eğer bu kek bişeye benzemez de o çikolatalar heba olursa diye büyümüş büyümüş gözbebeklerindeki tehditkar bakışları sürekli üzerimdeydi..yoğun kamera ışıkları altında çalışır gibiydim lafınözü)
_sen endişelenme annecim bak cenk amcandan!!! aldım tarifini .o bu işi iyi biliyor,her şey yolunda gidecek. Kasma sen:))
Neyse şükür ki her şey gerçekten yolunda gitti.görüntü açısından sonuç istediğim gibiydi ama tat açısından yorum yapmak için az daha beklemem gerek.hah haa biraz da intikam duygusu mu var nedir.beni strese sokan o bakışlardan intikam alır gibi gibiyim:);
_efendimmmm anneciiim!!hııı brownie’mii? yok annecim daha olmadı!!!biraz daha beklemek lazımmıııışşş!!!cenk amcan en az yarım gün bekletin diyooo:)


sonunda muradımıza erdik tabii.yazı taslakta beklerken biz de bol çukuçukulu brownie'mizi yediiik yediik yediik.ama bi sorun var,bu ölçüler bizi kesmedi.bi dahaki seferinde iki katına çıkarsam diyorum.çocuklar size tşk lerini sunarlar cenk amcaları!!





Malzemeler

250 gr bitter çikolata, doğranmış
125 gr tereyağı
1 1/2 su bardağı şeker
4 yumurta
1 çay kaşığı vanilya özütü
3/4 su bardağı + 2 çorba kaşığı un
1/2 çay kaşığı tuz
160 gr sütlü çikolata
1/4 su bardağı fıstık

Yapılışı
Fırınınızı önceden 180C’de ısıtın. 20 cm’lik kare bir pişirme kabını yağlayıp, kabın bütün kenarlarından 5′er santim dışarı sarkacak şekilde parşömen kağıdı serin.
Tereyağını ve bitter çikolatayı benmari usulü eritin. Oda sıcaklığına gelmesini bekleyip ardından şekeri ekleyin ve çırpın.
Teker teker yumurtaları ekleyin ve çırpmaya devam edin. Ardından vanilyayı ekleyin ve karıştırın.
Un ve tuzu çok karıştırmamaya özen göstererek bu karışıma ekleyin.
Fırın kabına boşaltıp üzerini spatula yardımıyla düzleyin ve 35-40 dakika pişirin.
Fırından alıp oda sıcaklığına gelmesini bekleyin.
Sütlü çikolatayı benmari usulü eritin ve 5-10 dakika bekleyin. Ilık çikolatayı brownienin üzerine dökün. Tepesine de fıstıkları serpiştirin ve çikolatanın sertleşmesi için buzdolabında bekletin. Soğuk servis yapın.

4 Ocak 2008 Cuma

PİZZAMACUN VE İÇ SESLER...

Saat 13.30 civarları çilekeş anne etrafı toparlamayı bitirmiş,mutfaga doğru yollanmaktadır.kafasında tek bir soru yankılanır..

-ne pişirsem?? ne pişirsemm??

bu arada ayakları onu camın önüne sürüklemiştir gayri ihtiyari,çünkü dışarıda mevsimin ilk karı yağmaktadır.

karı izlerken kafasında hala aynı endişe cirit atmaktadır’’

-saat 4 te gelecekler.aç kurtlar gibi mutfağa saldıracaklar. Eskaza 5,10 dakikalık bir gecikme olasılıgı bile ortalığı toza dumana boğacak.oooooooof ne pişirsem ??
dolaba doğru ilerleyen kaygılı anne dünden kalan yemekleri şööle bi kurcalar.

-tavuk? cixx!!kimseye yetmez!pilav? ı ıh!tek başına olunca kavga sebebi!

bkz.kahvaltılıklar bölümü;
‘’anaaaaaaaaam!!hiç bişe kalmamış buradaaa!!’’
Bkz buzluk bölümü;haşlama?cixx !!bayramdan beri kaç kere yedik !!köfte filan?.ooof şimdi yanında patates ister bunlar kim kızartacak iki saat bi de temizlemesi cabası!!onuda geç bi kalem.eeee yani?tmm içses kızma bulacaz bi hal çaresi!!ayyy dert bir değil ki bırakın sadece k ları,bütün alfabe bana karşı:))
Neyse şurdan bi kıyma çıkarim.gerisi gelir nasılsa .hmm aslında çok zamandır hamur işi yemedik sanki(dünden buyana:)).kıymalı poğaça mı yapsam??daha dün peynirli yapmadın mı ?’’


tmm içses yaa! sen kimsen yanasın Allasen?çık aradan ben otomatik pilota bağlanacam’’bağlandım daa:)) gidip bi kaç yemek bloğu gezdikten sonra hopur zıpır mutfağa girdim.tasarladığım şeyin henüz bir adı yoktu ama ne yapacağımı çok iyi biliyordum.herşey kontrolümün altındaydı(ay sanki 911e demeç veriyorum:))koptummm!!

tmm geri geldim:)) yapacağım şey tam olarak pizzmacun’du.önce pizza hamuru yoğruldu .bu arada artık bütün hamurları ekmek makinesine havale ediyorum.vee hayatımda böyle güzel hamurlar görmedim.harika bir şey;


Malzemeler:


400 gr (2 su bardağı)ılık su
Yarım su bardağı zeytinyağ(hamurun kıtır olması için gerekli)
1 tatlı kaşığı tuz
1 yemek kaşığı şeker
Yaklaşık 6 su bardağı un
bir paketten biraz az instant maya


bu ölçülerle bir koca fırın tepsisi birde küçük yuvarlak tepsi çıktı.abartmışım her zamanki gibi.
sevgilim hamuru yoğururken(eski okurlarım bilir ekmek makinemle organik bir bağımız var:) ben lahmacun iç harcı hazırlamaya başladım.

Yarım kg kıyma
2 adet soğan (attım rondoya gittiler
)

Anaaaam!!biber yok!hiii domatesde yokkk!!amaaa karşınızda tecrübeli bir ev hanımı prototipi var:))yazdan rondoda kıyıp buzluga attığım bahçenin kırmızı biberleri vee aynı şekilde işlemden geçirdiğim çorbalık domatesler var(zaten domates çorbasını kim seviyo ki:))açtım paketleri biraz biraz kattım kıymanın içine.
Sonracıma Allahtan maydanoz bulabildim ve tabii sarmısakta.ikisini de rondodan geçirdim harca kattım.
Biraz karabiber,biraz kimyon veee tuz.
İç harçta tamam .
( aferim leyya. çak İçses!!hoş bi halta yaradığın yok:)

Neyse aldım hamuru tam olarak mayalanmasını beklemedim çünkü zaman karşı yarışıyorum.yaydım tepsiye .ama bu kısmın hiç sevmiyorum yaw!hamur çok inat,ben iteliyorum o geri geliyor,bayağı bi savaş verdikten sonra pes etti.üzerine sulandırılmış salça ve kekik karışımını sürdüm..onunda üzerine lahmacun iç harcı döküp çok bastırmadan homojen bir şekilde yaymaya çalıştım.veee 180 derecedeki fırına gitti…



Saat 15.30 civarları .fırından nefis kokular ayyuka çıkıyor.hii!!pizzmacunu hemen fırından çıkarıp, gidip çocukları almalıyım.saat 16.00 tekrar evdeyiz.çocuklar pizzmacuna bayıldılar.ohhh!!şükür bugünü de atlattım.

1 Ocak 2008 Salı

Bu Mudur???

insan bu kadar dengesiz olur mu ?olur.bir ayda 5 kilo birden alıp 65 kilo olur ardından gelen ay 60 düşerse hemde hiçbir çaba sarfetmeden,ya da bir gün evvel bulutlarda uçarken akabinde hızla irtifa kaybedebilirse,bazen bir pirinç tanesini bile israf etmemek adına mutfak süzgecinin başında nöbet tutarken ,bir sonraki pirinçli faaliyette amaaaaan napim yanii şimdi tek tek pirinç mi topliyim diyebilirse,ya da hergün trafikte birileriyle çatır çatır ağız dalaşı yaparken, arada bir sabah ''önden buyrun'' moduna girebilirse...veya ağlayacağı varken güler ya da tam tersini becerebilirse..ilh ...örnekleri çoğaltmak mümkün.,,
insan neden ve nasıl dengesiz olur anlayamıyorum.bu nedir şimdi ?sorumluluğu burcuma ya da yıldızıma ve ya gezegenime mi yüklesem..kader midir bu?ben hep böyle mi kalacağım?modern zamanların içsel kişilik çatışmaları dedikleri şeye mi uğruyorum?yoksa yaşlanıyor muyum?bu mudur?yoksa kendi bucumun etkisinden kurtulup yükselenimin mi etkisine giriyorum?asiye dün gece ardımdan bağırıyordu.''insan 37 sinden sonra yükselen burcunun etkisine giriyorrmuuuuuşşş.biliyor musuuuuun?''..''hhm!!''dedim..
bu mudur ?bence çook öte bişeyler var altında yatan bu dengesizliğin..valla şu teyzenin haline takılı kaldım bugünler.iki elim bağlı bekliyorum bi hale yola girmeyi.