31 Aralık 2008 Çarşamba

20 soru 20 cevap

sevgili erguvanağacı tarafından mimlendim..belirtmeliyim ki yazılarını özellikle mustinin maceralarını zevkle okuyor ,kendisinden kalifiye annelik konusunda çok şeyler öğreniyorum ...

en sevdiğim kelime;besmele-i şerif..
en nefret ettiğim kelime;nayırr !!! nolamazzz!!!
beni ne heyecanlandırır;keşfetmek...
heyecanımı ne öldürür;ölüm..
en sevdiğim ses;mutlu ,huzurlu bi evden çıkan bilimum sesler...(acaba dikiş makinesi de buna dahil olabilir miii?olsun noooluuur benim hatırım içinn:)))bi de kabe imamlarından imam es sudeysinin kıraet sesini çok seviyorum..
en nefret ettiğim ses;daha yeşil yanmadan arkadan gelen dattt!! dattt!!! sesi.
hangi mesleği yapmak istemem;hazineden sorumlu devlet müsteşarlığı:))
hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterim;ho ho ho hoooverr süpürür dööverrr, hover hover hoveeerrr!!!tarzında titizlik yeteneğine..
kendim olmasaydım kim olmak isterdim;en çok bu soruyu düşündüm ..an itibariyle cevabını bulmuş değilim..tmm buldumm (ama 12. dönüşten sonra buldum):)simyacıdaki fatima olmak isterdim..ne bilge kadındı o..
nerede yaşamak isterdim;şanslıyım..çünkü yaşamak istediğim yerdeyim..
en önemli kusurum;sazanlık..
bana en fazla keyif veren kötü huyum;gece yarısı yarım ekmek arası Allah ne verdiyse doldurup yemek...(o bişey değil dee mutfağı dağıtıp sabahın köründe ,ben daha köstebek modundayken ,azar işitiyorum yeaa işte huyumu kötü kılan o:))
kahramanım kim;peygamberim..
en çok kullandığım küfür;(üstteki cevaba yakışmayacak.çok utanç verici ama) dürüst olmak gerekirse trafikte ağzım biraz bi bozulur..ama onu saymayalım biz dimi):)genelde o haa !! dübssttt!!gibi manası olmayan ama maksadı belli kelimeler işte..
şu anki ruh halim nasıl;son derece mutmainim..
hayat felsefenizi hangi slogan özetler;düşünme... kak yap!!(nasılsa benim yerime düşünen bissürü insan var:))
mutluluk rüyam nedir;ilgi alanıma giren büttüüüün sanat ve hobilerimle ilgili yaptığım çalışmaları sürdürebileceğim ve bir leyya sanat ve hobi evi..(herhalde 2.000 mertekare alana kurulmuş 25 katlı bi tesis işimi görür:))
mutsuzluğun tanımı;rahmetten ümit kesmek...
nasıl ölmek isterim;gözüm arkada kalmadan(nası olacaksa o bütün ıvır zıvırlarım burda kalmışken:))bir sabah namazı seccademde ,kimseleri yormadan,tüy gibi...
öldüğümde cennete gidersem Allahın bana kapıda ne söylemesini isterim;hadi hadiii!!! kurul kararıyla giriyorsun içeri ... ama gözüm üstünde:))

ben de sevgili lulumu,halenzeyi ,sofra özlemini,ninomu ve bayan baykuşu sobeliyorum kabul ederlerse...

29 Aralık 2008 Pazartesi

içimden gelenler...




çok zamandır cümle telekominikasyon aletlerinden uzak yaşayışım bana pek çok şeyi unutturmuş..bu akşam bültenini eskaza izlerken ki içim paralanarak izledim bana ne oldugumu ne yolcusu oldugumu hatırlattı bir nebze.
sabah pür neş'e içinde yazdığım yazım bile akşam batar oldu bana..tepkimi nereye saklasam bilemedim...kızımın yaşları yanaklarından süzülürken ben bundan fazla ne yapabilirimi düşündüm...ahmet taşgetiren bey'in çok sevdigim bir tabiri vardır;önce kendi iktidar alanımızdan başlamalıyız!!der her işe..ben de öyle yaptım..çocuklarımı karşıma alıp onlara şu düzeni bozuk dünyaya yeni ve doğru bir düzen vermek için çalışmaları gerektiğini ..başarıyı amaçlarken hedeflerinin bu olması gerektiğini anlattım..gözleri parladı..şükrettim..

pekçokları gibi şu an diken üstündeyim.acaba ne olacak gazzedeki kardeşlerime?şu kışın soğuğunda zaten ambargo yüzünden neredeyse aç bi ilaç yaşamaya çalışırlarken , her bombayla yürekleri titrerken...bir de kara harekatından bahsediliyor...oradaki bir kadın da ben olabilirdim..bir anne de ben olabilirdim...oradaki herhangi bir insan ben olabilirdim...orada korkudan gözbebekleri büyüyen çocuk benim çocugum olabilirdi..bana sığınabilirdi de ne verebilirdim ona...orada kanlar içinde yatan adam kardeşim babam eşim olabilirdi..hastane yok.. ilaç yok...
nedir bu açgözlük,bunca tırnaklarını geçirmeler dünyaya,vakti geldiğinde söküle söküle götürüleceğini bile bile...
duadan başka elden birşey gelmiyor...kınıyorum...gazze başta olmak üzere her nerede Allahın yaratmış olduğu bir tek kula dahi zulmeden her kim varsa, hangi güç varsa onu kınıyorum...tek tesellim bu yıkıcı güçlerin üzerinde bir yıkıcı gücün var olduğunu bilmek...o gücün her nekadar sabırlı olsa dahi bir miskal iyiliğin de kötülüğün de karşılığını vereceği günün geleceğini bilmek...ve hernekadar şartlar insanları yanıltsa da O'nun gerçek inanç sahiplerinin yanında olduğunu bilmektir...
lütfen gazze için dua edelim....

Kakaolu Biscotti ve ben nereye kumaşlarım oraya!!!

bol resimli yazılar yayınlamayı seviyorum....

geçen yaz başından buyana tanıştığımız bir lezzet...ailemizin fahri amcası cenk beyden bu leziz biscottiler..(bu arada kendisi yepyeni veee çok seveceğimiz bir tarif daha yayınlamış ..dıpdıbı dıp dıppp reklammm!!!).yazın köye bizi ziyarete gelen konuklara çok kereler pişirip ikram etmekle kalmayıp , onları kağıt kalem eşliğinde tarif servisiyle birlikte uğurladık evlerine..(Allahın düzünde bi de link verecek halim yoktu )(umarim iyi pişerememişlerdir de bu yaz yine düşerler ellerime:))
(aslında ben yazılarımı toptan parantez içinde yazsam diyorum:))yani rahmetli ahmet mithat bile romanlarında bu kadar parantez açmamıştır emin olun ki:))

şimdiii; parantezi kapatıp cafe fernado'dan alıntı tarifle olayı bitireceğimi sanıyorsanıııııız...(sanın bakalım:))

Çikolatalı ve Fındıklı Biscotti

Malzemeler

2 su bardağı un
1/2 su bardağı kakao
1 çay kaşığı karbonat
1/2 çay kaşığı kabartma tozu
1/4 çay kaşığı tuz
90 gram tereyağı, oda sıcaklığında
1 su bardağı şeker (biraz da tepesine serpmek için)
3 yumurta
1 su bardağı fındık, irice doğranmış
120 gram bitter çikolata, irice doğranmış

Yapılışı:

Fırınınızı önceden 180 C’de ısıtın. İki ayrı fırın tepsisine parşömen kağıtlarını yayıp bir kenarda bekletin (eğer fırınınız iki tepsiyi aynı anda alacak kadar büyük değilse o zaman iki kerede pişirmeniz gerekecek. Pişerken yayıldıkları için yan yana pişirmenizi önermiyorum.)
Unu, kakaoyu, karbonatı, kabartma tozunu ve tuzu orta boy bir kaba eleyin.
Bir mutfak robotunda veya büyük bir kapta oda sıcaklığındaki tereyağını 3-4 dakika boyunca iyice yumuşayana kadar çırpın. Ardından şekeri ilave edip 3-4 dakika daha çırpın.
Hafif çırpılmış 2 yumurtayı ilave edip 5 dakika daha çırpın.
Unlu karışımı azar azar ekleyin ve bütün malzemeler bir araya gelene kadar karıştırın. En son olarak fındıkları ve çikolata parçalarını ekleyin ve tahta bir kaşıkla tekrar karıştırın.
Ellerinizi iyice unlayarak bu kabın içindeki hamurun yarısını elinize alın ve 30 cm uzunluğunda bir rulo haline getirin ve parşömen kağıdının üzerine çapraz olarak yerleştirin. Diğer yarısıyla da bu işlemi tekrarlayın.
Ruloların tepesinden azıcık bastırarak düzleyin. Geriye kalan yumurtanın sadece beyazını hafif çırpıp fırçayla bu ruloların üzerine sürün ve tepesine bolca şeker serpin.
Fırında 25 dakika kadar pişirin. Pişirme süresinin yarısında tepsiyi çevirin. Eğer iki ayrı tepside pişiriyorsanız tepsilerin yerlerini de mutlaka değiştirin yoksa altta duran rulonun altı çok pişecektir.
Rulolarınızı fırından aldıktan sonra 20-30 dakika kadar soğumasını bekleyin. Bu sırada fırının derecesini 150 C’ye azaltın. Ardından ruloları bir bıçak yardımıyla verev olarak 1.5 - 2 cm genişliğinde dilimlere kesin. Tel bir fırın tepsisine dizin.
Tel fırın tepsisini tekrar fırına verip 30 dakika daha pişirin
****************************************************************
Yalnız ben fındık yerine ceviz kullanmayı tercih ettim...
-atma!! evde kırılmış fındık yoktu. kabukla cebelleşmekten üşenip ceviz koydun!!!
-sağol içses yeaa!!! Ama itiraf et içses! gayet yakışmıştı dimi

-Allah için evet leyya!!

eveet tarif kısmından sonra ümidi kesmeyip bu deli bozuk rahat durmaz yine ne halt karıştırmış acaba?deyip gitmeyen sevgili arkadaşlarımmm..elbezim nasıl olmuş?ilk deneme olduğundan tam tatmin olmadım.sanırım tatmin olabilmem için daha bi iki yüz deneme filan yapmam lazım:))

kendim için bir slogan buldum bu arada;
Ben Nereye Kumaşlarım oraya!!!

25 Aralık 2008 Perşembe

biri(leri leriii ))beni izliyor!!!

acı gerçek;bugün öğrendim ki biri(hatta leri leriii):)beni izliyor!!geçende eski minyatür yazılarımdan birine gelen yorum beni hafif gıdıklasa da yok canııım!filan demiştim..yorum geçen yıl gittiğim minyatür kursundaki çiğdem arkadaşımdan geliyordu...özledik ..bekliyoruz..seni çoook arıyoruz (ehem öhümm:))diyordu.(çok pis reklamcıyım:))

işte bu olaydan beri acaba nasıl buldu beni diye kurtlanıp duruyordum..bugün iki ara bi derede çocukları okuldan almaya giderken yolumun üzerindeki kursa uğradım..ve öğrendim ki sadece doktor çiğdem değil bütün kurs arkadaşlarım beni izliyorlarmış bir süredir:))hikaye sevgili minyatür hocam aynur hanımda başlıyor. .eşi bir gün pc başından hocama seslenip senin tavşanı olan bi taleben var mıydı?deyince hocam hafızasını yoklayıp beni hatırlıyor...meğer kursla ilgili bir yazıma rastlamış eşi...(oyyy arşivime bakiyim bii..kimbilir neler döktürmüşümdür::))olay böylece başlamış:)))dünya küçük evet onu biliyorum daa internette küçükmüş be yawww!!bunu da öğrendim:))

hepinizi seviyorum kurs arkadaşlarııııııııııııııııııııııım:))

bugün uğradığımda hocamı yine minyatür başında buldum..masanın üzerinde yine çok güzel minyatürler vardı ögrencilere ait..tabii onlara ne kadar öğrenci denilebilinirse...bana göre kusursuz eserler çıkarıyorlar...o havayı 20 dakika teneffüs etmek bile çok güzeldi...dostluk,samimiyet ve sanat....hepsi birarada olunca kapıdan çıkarken içimin içsesi yaa neden yeaaaa!!neden! nedeeen !!gitmek zorunda mıyız ?diye mızıklanıyor..daha sık uğrarız.. zırlama şimdiii!!diye azarlayıp okula gittim...

evet okula gittim... kızımın fen bilgisi (bizim zamanımızda bu dersin adı bu kadar kısaydı işte..şimdi o hoooo:))öğretmeni ile bir randevumuz vardı..ve öğrendim ki o da arada sayfamı izliyormuş!!!eyvah bundan sonra hanım hanımcık yazmalıyım anlayacağım:))size de hörmetlerimi sunarım Emine hocam...kızımın en sevdiği öğretmenlerindendir kendisi..çocuklar için nasıl fedakarca çalıştıgına ben şahsen şahidim.randevumuz da yine bu minval üzereydi..hayata geçirmek istedigi bir ''öğrenci projesi'' üzerinde konuştuk..şayet gerçekleştirebilirsek belki sizinle de paylaşabiliriz şimdilik sır olan bu projeyi..hayatınızı çoook kolaylaştıracak benden söylemesii:))

geliyorum çantalaraaa...bu modele bayılmanın ötesinde hisler besledim....nasıl merakla ve severek çalıştım ...ve sonuç gerçekten umduğumun ötesindeydi..


kararımı verdim.büyüyünce kesin çantacı olcam:))







kaşmir mor vefakat fotojenik olmayan bu kumaş beni deli ediyor...şu resmi alabilmek için bile kimbilir kaç on tane resim çektim o dar vakitte..



üzerindeki keçeli kumaşlı polarlı aplikeye ise bayıldımmm..(kendin yap kendin bayıl!!bari ayıltsa birileri !o da yok:))

içten bir görünüş..

ve papatyalar açtı...

ama ama ama siz söyleyin nasıl olmuş?







şu ortadaki aplike olayına takığım bir süredir...buldugumu yuvarlayıp dikiyorum..

bunlardan neler yapılır nelerrr...gidip dolabı açıp sade yeşil hırkayı alıp nasıl süsleyesim varrrrrr))


24 Aralık 2008 Çarşamba

ölülerinizi hayırla yadediniz...

3 yıllık blog hayatım boyunca ilk kez bir etkinliğe katılıyorum.heyecanlı mıyım.hayııırr!!!göre göre içindeymişim gibi hissetmişim)
etkinliğin konusu malum rahmetli esra'nın anısına sucuklu pastırmalı tarifler..biliyorum ona layık bir sunum olmadı bu.ama bağışlayın zamansızlık problemim had safhada.
ninom canım affet beni sana söz verdigim sebzeli sucugu bu sabah eşime ricayla pişirttirdim.. yerken tuhaf şeyler hissettim.ölüm tuhaf bişey.bak o gitti ...ama onun vesilesiyle biz burada bunu yiyoruz dedim içimden.yani ölüm yokolmak değil.belki ruhaniyetle birlikte daha çok varolmak...tuhaf şeyler işte...
neyse evet pişirdi eşim sağolsun ama sabah okul telaşesi içinde herkes yerine yetişmek kaygısıyla o kadar gergindiki ''çekin bakiiim elinizi patinizi !!bana resim lazım diyemedim'')mazallah beni yirlerdi o zaman)işte durum buu...
tarife ne hacet...
umuyorum ki, biz bu dünyada yer içer güler gezerken esra orda bundan çok daha fazlasını yaşıyor...

23 Aralık 2008 Salı

0 kalori kekler,kurabiyeler))el yapımı çantalar...


şuncacık fotoyu yükleycem diye ömrümün yarısı gitti.şu an zombi modunda oldugumdan yazı yazamıycam))


sizin için 0 kalori kurabiyeler ,cup cakeler , püsküvütler hazırladım.(tabii beni harekete geçiren zarpandit arkadaşıma tşk ediyorum)



yanız napmiycezzz;kendimi paralayıp ortaya çıkardığım şuncacıklarımı yorumlamdan gitmiycezzz!!!dimiii))



(halenzem duydumki doğumgünün yaklaşıyomuş.ahanda bu renkli keki sana gönderiyorum))ee sen de hakikisini pişirirsin gari)))






konu mankenimiz hakkında da yazmadan geçemiyeceğim.kendisi aynı anda hem ömrümün törpüsü, hem de canım taaa içi ,ciğerparem, mahdumem ,biricik kızım olmayı başarmış bir şahsiyettir...ertesi gün sınavı olmasına rağmen bana konu mankenliği yaptıgı için çoook ama çok teşekkürler ediyorum ona.(ben yani...sana yanii... annecimmm)))







sandalyecim ..aman... ona teşekür gerekmez))


artık opsiyonel kulanımlı saplar üretmeye başladım))ister uzuuuun




ister kısaaayanında bonus çiçekleriyle çık begenerek diktiğim bir çantaaaa....




bu kot çanta da opsiyonel saplı...




hmm işte bu neşeli keçe süslemesi ağır abla olan çantayı bayağı bi açtı bence...





yaşasın siyah&kırmızı uyumu....


favorilerimden olan bu çanta neçareki çekim kurbanı oldu...yüzlerce foto çekip aralarından seçim yaparken o kadar sıkıldım ki yeniden şansımnı denemek zul geldi...

(güya çok yorgundum deaaa...yazamayacaktım deaaa....bilmem ne de bilmem neaaa)))...

bu arada daha elimde bitmeyi bekleyen çok hoş çantalar var...Allahım ne olur bana zaman içinde zaman yarat..

20 Aralık 2008 Cumartesi

çok mes'udum sevgilim:))

son günlerde çok ama çok mutluyum.ama benim mutluluklarım öyle nedensiz değildir.durduk yere kelebekler uçmaz içimde.fazla gerçekçilikten kaynaklanan bir sorun sanırsam))tmm konuya dön leyya.tmm içses.evet çok mutluyum hayatı eski türk filmleri formatında yaşıyorum.vee siyah beyaz türk filmi denince aklıma gelen ilk replik işte budur;
_çok mes'udum sewgilim!!!
(bunca yazı sadece başlığı açıklamak içindi.))
(neden mutlusun leyya?anlatıyorum patlama içses!!)
dınınımmmm işte büyük an..
şu yukarda gördüğünüz keçeler hatta aşağıda gördüğünüz en hakikatlisinden olanlarla birlikte ve bunlara ek olarak birazdan göreceğiniz divitin kumaşlar hepsi heppppsi artık benim !!ondandır bu mutluluğum..

divitinler;(ki onlara ulaşmama vesile olan bayan baykuş a çok ama çoook teşekkürler))


işte keçeleri elime geçirdikten sonra yaptığım sess konrtoll!!ssesss!ssss! 1 -2 -1- 2 babından denemeler..onları çantalarıma mı iliştirsem,çerçeveletip duvarlara mı assamm,giysilerime mi diksem,yoksa kadıköydeki boğa heykelinin boynuzuna mı taksamm,üsküdardaki tarihi çeşmenin musluguna mı assamm..buldum.özgürlük heykelinin fistanına iliştireyim..maksat alem görsün..(fistanı var mıdı bu arada o hatunun?hatta hatun kişi miydi?.amaaan neyse ne!!bi ara gittiğimde dikkat ederim)

hakiki keçe üzerine bilimum malzemeler iliştirdim.




ördüm,kestim ,biçtim, diktim..(bu arada tırtıklı makasımı farketmeyenlere esefle birlikte sitem ederim)

şimdi anladık anladık !uzun etme de nerde bu keçenin kaynağı ?onu de bakiim!! diyenler için (ki afedersiniz ama siz çok kabasınız!!)))) işte adresi yazıyorum
SİVAS TOKAT PAZARI (murat daniş)
KAPALIÇARŞI YAĞLIKÇILAR CADDESİ
NO:55 İSTANBUL..
(yalnız sakın resme benzeyen bir yer aramayın şayet gidecekseniz.zira bu resim dükkanın orta bölümünden bir görünüş.dehliz gibi bir dükkandı mübarek..vakti zamanında ikşence odası mıydı ?soyguncuları kadı efendiye götürmeden evvel tutukları nezarethane miydi?ay ben çok korktum şahsen))keçeler aşkınaaa!!




yukarıda görmüş oldugunuz iki çanta ve iki detay çok sevgili arkadaşım hamidecimin çalışmaları.yün iplerden örerek elcağızlarıyla keçeleştirdiği çantalarını bazen keçelerle bazen yünlerle bazen boncuklarla süslüyor.bigün çemberi yırttığımda kesin seni de alcam yanıma hamidom))accesoire mağazası kıskanacak bizi)

şu iki gariban da keçelerle çok samimi olmadan evvel yaptığım çantalardan..keçe olmayabilirler ama ortadaki çiçekler hakiki deriden elcağızlarımla kesilip parmaklarım deline deline dikilmişlerdir yercağızlarına...